Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5734 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 4070 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: İPSALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/07/2006NUMARASI: 2005/69-2006/239Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 65 yaşın üzerinde, temyiz kudretinin olmadığı bir sırada aynı zamanda okuma yazması bulunmayıp, sağır olduğu halde 5 parça taşınmazdaki payını davalıya sattığını, satış esnasında doktor raporu aldırılmadığını, satışın hile yapıldığını, taşınmazların tapuda gösterilen değerlerinin gerçek değerlerinin altında olduğunu, kendisine taşınmazların gerçek değerlerinin altında bedel ödendiğini ileri sürüp, tapu kayıtlarının iptalini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmişlerdir.Davalı, resmi senetle yapılan işlemin aksinin yazılı belge ile ispatlanabileceğini, aynı anda, aynı yerde birçok paydaşın paylarını kendisine sattığını, tarafların fiyat üzerinde anlaştıklarını bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava; ehliyetsizlik, hile ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, kesin süreye rağmen delillerin bildirilmediği ve bu sebeple kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının paydaşı olduğu 875, 1833, 1697 ve 1832 parsel sayılı taşınmazlardaki payının 26.11.2004 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, akit tarihinde akli muvazenesinin yerinde olmadığını, kendisinin kandırıldığını ve o tarih itibariyle ehliyetsiz bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, yargılama sırasında ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilerek onların huzuruyla dava tedvir ve intaç edilmiştir.Mahkemece, davacılara delillerini bildirmeleri konusunda iki kez mehil verilmiş, ancak delil bildirilmediğinden bahisle davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiştir.Gerçekten de; HUMK hükümleri uyarınca hakim ilk verdiği sürenin kesin olduğunu bildirebileceği gibi kesin olmadan ilgililerine süre vermesi de olanaklıdır. Şayet kesin olmadan süre verilir ise 2.defa verilen sürenin HUMK'nun 163. maddesi uyarınca kendiliğinden kesin olacağı tartışmasızdır. Diğer taraftan, hakimin belirtilen süre içerisinde ne gibi işlemlerin yapılacağını açıkça belirtmesi, buna karşın tahmil edilen görevin yerine getirilmemesi halinde kuracağı ara kararında müeyyidesinin ne olacağını duraksamaya yer bırakmayacak nitelikte bildirmesi zorunludur. Ancak, bu şekilde kurulan bir ara kararına hukuki netice bağlanabilir. Oysa, mahkemece, davacılara delillerini bildirmeleri bakımından süre tanınmış, ne varki delillerin bildirilmemesi halinde ne gibi bir müeyyide bağlanacağı kendilerine ihtar edilmemiştir. Dava, vekil aracılığı ile yürütülse dahi anılan husus ayrıca vekil bakımından da gözetilmelidir. O halde, kurulan ara kararının yasaya uygun olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, usulü dairesinde ara kararı tesis edilmek suretiyle tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.