Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 572 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22688 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2013NUMARASI : 2010/246-2013/269Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 18.06.2013 gün ve 2010/246 esas 2013/269 karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 25.03.2014 gün ve 19186-6302 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil, olmadığı takdirde terekeye iade isteğine ilişkindir.Davacı; mirasbırakan F. N. G.'a ait 1177 parsel sayılı taşınmazdaki . numaralı bağımsız bölüm ile .....ada ....parseldeki .... numaralı bağımsız bölümdeki ½'şer payının ve ... ada . parseldeki . blok ...numaralı bağımsız bölümün tamamının, dava dışı damadı B. G. K. tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle veya mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı Nevin'e satış yoluyla devredildiğini, satış bedeli de ödenmediğini ileri sürerek payı oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde terekeye iade isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında ölümü üzerine bir kısım mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.Davalı; iddiaların asılsız, satışların bedelli olduğunu, alım gücünün bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davaya devam eden mirasçılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, kararın Dairece onanması üzerine davalı taraf süresinde karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.Davacı A. Ş., yargılama sırasında 18.11.2012 tarihinde ölmüş, mirası Y.. Y.., A.. T.. ve L.. D..'a kalmıştır. Dava, dava dışı anılan mirasçılara tebligat yapılmak suretiyle ihbar edilmiştir. Dava, kendisine ihbar edilen mirasçı Arife Betül davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamıştır. Hemen belirtilmelidir ki; davacı A. Ş.'in terekesi elbirliği mülkiyetine tabi bulunmaktadır.Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701. ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK'nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Buna göre somut olayda, davacı A. Ş.'in terekesi elbirliği mülkiyetine tabi olmakla diğer mirasçı A. B.'ün de, davaya katılması sağlandıktan sonra mirasçılardan yalnız biri tarafından da, görülmekte olan dava yürütülebilir. Bu durum, mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmasının tabi bir sonucudur. Zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde, mahkeme hepsi hakkında aynı ve bir karar verir. Biri hakkında davanın reddine, diğeri hakkında ise davanın kabulüne karar veremez. Yani, dava konusu hukuki ilişki (hak veya borç) üzerinde dava arkadaşlarının birbirlerinden farklı biçimde hareket etmelerine imkân olmadığı gibi, mahkeme de dava arkadaşlarından biri veya bazısı hakkında diğerlerinden farklı bir karar veremez (Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 1995, 7.baskı, s.459).Hal böyle olunca, öncelikle davacı A. Ş. mirasçısı A. B.'ün olurunun alınması ya da miras şirketine TMK'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile (terekeye temsilci atandıktan sonra davanın tereke temsilcisi aracılığıyla yürütüleceğinin gözetilmesi) davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin 1086 sayılı HUMK'un 440. maddesi gereğince kabulüyle, Dairenin 25.03.2014 tarih ve 2013/19186 Esas, 2014/6302 Karar sayılı onama kararının belirtilen nedenlerden dolayı ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 18.06.2013 tarih, 2010/246 Esas, 2013/269 Karar sayılı kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.