Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5683 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5257 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: ÇARŞAMBA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 03/11/2009NUMARASI: 2009/441-2009/518Taraflar arasında görülen davada; Davacı, çekişme konusu 63 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 13.275.95 m2'lik bölümünün Yeşilırmak Nehrinin kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, bu bölüm yönünden tapu kaydının iptalini istemiş, yargılama sırasında davasını ıslah ederek taşınmazın tamamının tapusunun iptalini istemiştir. Davalılardan bir kısmı davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; "davanın hak düşürücü süreden reddi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptal ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, Daire bozma kararı sonrası yapılan yargılama sonucunda hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 63 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 11.04.1968 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 29.05.2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12.maddesinin üçüncü fıkrasına "Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır." cümlesi ve aynı Yasanın 3.maddesi ile de 3402 Sayılı Yasaya "Bu Kanunun 12.maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.Somut olayda, kadastronun kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Bilindiği üzere, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.Özellikle, bu hususlar gözetilerek davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. O halde, davacı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazı yerinde değildir, reddine. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaz.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Mahakemeleri 5. Cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12.09.1977, 5445/5655 dipnot 161: 10. HD 24.02.1976, 6296/1297)Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle ve açıkça bu hususa değinmiştir.Hal böyle olunca, somut olayda mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan krokili raporda çekişmeli taşınmazın tamamının kıyıda bulunduğu ve dava tarihinde davacı Hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretiyle maktu harçtan sorumlu tutulması gerekirken aksine yazılı düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı Hazine’nin yukarıda değinilen yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.