Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5666 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 636 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/10/2011NUMARASI : 2007/474-2011/512Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılamasında mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.05.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil M.ve vekili Avukat M. verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis ile münhasıran tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava konusu 327 ada 27 parsel 1. kat 2 nolu meskenin 23.01.1987 tarihinde, 2782 ada 25 parsel 5.Blok 9 nolu dükkanın 25.03.2003 tarihinde, 302 ada 316 parsel 13 ve 16 nolu bağımsız bölümlerin 04.05.2001 tarihinde, 3886 ada 15 parsel 6. kat 21 nolu dairenin 07.12.1998 tarihinde üçüncü kişilerin satışları suretiyle davalı adına tescil edildikleri; tarafların miras bırakanının maliki olduğu 109 ada 116 parsel 10 nolu bağımsız bölümü 05.08. 2005 tarihinde ve 1479 ada 19 sayılı parseldeki ½ payını ise 27.10.2005 tarihinde dava dışı kişilere satış yoluyla devrettiği; davacının, davalı adına kayıtlı olan iptal ve tescil davasına konu ilk 5 parça taşınmazın bedelini miras bırakan ödediği halde davalı adına tescil ettirdiğini ileri sürmüş ise de, mahkemece bu tür iddiada 01.04.1974 tarih ve ½ Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilmek suretiyle tapu iptal ve tescil davasının reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, tenkis isteği bakımından yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez.Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme neticesinde gerçekten de çekişmeli taşınmazın bedelleri miras bırakan tarafından ödenmek suretiyle davalı adına sicil kayıtlarının oluşturduğu, ölümüne yakın zamanda ahara satmış olduğu 2 adet taşınmazın bedelinin de davalıya kazandırıldığı dosya kapsamından anlaşıldığı gibi bu husus esasen mahkemenin de kabulündedir.O halde, miras bırakanın davalıya ne miktarda kazandırmada bulunduğu o tarih itibariyle belirlenmeli ve belirlenecek bu miktarın murisin ölüm tarihinde ne miktara ulaştığı saptanmalı, buna göre tenkis değerlendirilmesi yapılması gerekirken, akit tablolarında gösterilen akit bedelleri murisin ölüm tarihine uyarlanarak neticeye gidilmiş olması doğru değildir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 15.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.