MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/09/2007NUMARASI : 2001/83-2007/308Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kök miras bırakanF..'nın 28.5.1993 tarihli vasiyetnamesi ile tüm taşınmazlarını davalı vakfa bıraktığını ve bu durumun saklı paylarını ihlal ettiğini ileri sürerek vasiyetnamenin iptali ile saklı payları oranında tenkis isteğinde bulunmuşlar, bilahare 370 sayılı parselle ilgili davalarından vazgeçtiklerini beyan etmişlerdir.Davalı, kamu yararına çalışan ve gelirinin yarısında gazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıfları nedeniyle 743 Sayılı Medeni Yasanın 453. maddesi gereğince davacıların saklı paylarının 6/12 olması gerektiğini ve tenkis hesabında bunun gözetilmesini istediklerini beyan etmiştir.Müdahil, mirasbırakan F..'nın Cebeci'deki dairesinin bulunduğu apatman yönetimine , murisin ölümünden sonra ödenmesi gereken apartman giderlerinin taraflarca ödenmediğini belirterek davaya dahil olmak istediklerini bildirmiştir.Mahkemece,"müdahilin müdahale talebinin reddine, 370 parselle ilgili davanın vazgeçme sebebiyle reddine,2882 ada 15 parseldeki daire bakımından vasiyetnamenin iptaline ve bilirkişice bildirilen tenkis bedelinin davacılar tarafından davalı vakfa ödenmesi halinde vasiyetnamenin geçersiz olduğuna" karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili ile müdahil vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, vasiyetnamenin iptali ve tenkis isteğiyle açılmış, bilahare sadece tenkis talep edilmiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanıF.. E.’in Ankara 6. Noterliğince düzenlenen 28.5.1993 tarih ve 19459 sayılı vasiyetnamesiyle, Ankara Cebeci’de kain taşınmazı ile Ankara Gölbaşı’nda sahibi olduğu taşınmazları vefatından sonra Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bir ilkokul yaptırılmak üzere davalı Milli Eğitim Vakfı’na bıraktığı; Ankara Cebeci’de 2881 ada 15 parsel 4. kat 8 bağımsız bölüm nolu mesken ile Ankara Gölbaşı’nda 370 parsel sayılı taşınmazda 100/26800 payın miras bırakan adına kayıtlı olduğu, davacıların 370 sayılı parselle ilgili davalarından feragat ettikleri anlaşılmaktadır.Davalı, gelirini kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflardan olması nedeniyle, miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan Medeni Yasanın 453/3 maddesi gereğince davacıların saklı paylarının 6/12 olduğunu savunmuştur.Yargılama sırasında davaya müdahale talep eden ve mahkemece 06.06.2007 tarihli oturumda müdahil olarak kabulüne karar verilen 8 nolu bağımsız bölümün bulunduğu Güngenci Apartman yönetimi, miras bırakanın ölümünden sonra apartman giderlerinin ödenmediğini belirterek, alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Öte yandan, miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Medeni Kanununun 14.11.1990-3678/12md. ile değişik 453. maddesinin birinci bendinde “Mahfuz hisse aşağıdaki miktarlardan ibarettir. 1.Füru için kanuni miras hakkının dörtte üçü,…”, ikinci bendinde “Gelirinin yarısından fazlası kamu görevi niteliğindeki işlerin yapımına bırakılarak vakıf kurulmasında mahfuz hisse, yukarıda gösterilen hisselerin üçte iki oranındadır.”, üçüncü bendinde ise “Genel ve katma bütçeye dahil kurum ve kuruluşlarla, il özel idarelerine, belediyelere, kanunla kurulan fonlara, kamu yararına çalışan derneklere ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğinde işlere harcayan vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve hibelerde yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.” şeklinde saklı pay oranları belirlenmiştir.Somut olayda, davacıların her ikisinin de, miras bırakanF..’dan sonra vefat eden murisin tek oğlu ve saklı pay sahibi mirasçısı olanR. K. E .’in eş ve çocuğu olmakla,F..’nın yasal mirasçıları olduğu ve anılan yasa maddesi uyarınca davalı vakfın niteliği itibariyle saklı pay oranının (2/3 oranı) gözetilerek 6/12 olması gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi raporunda TMK.nun 453. maddesinin 14.11.1990 tarihli değişiklik öncesi 1/3 olan oran nazara alınarak 3/12 olarak hesaplanması doğru olmadığı gibi, miras bırakanın vefat tarihine kadar apartman yönetimine herhangi bir borcunun bulunmadığı dosya kapsamıyla sabit olduğu halde, murisin vefatından sonraki apartman giderlerinin tereke pasifine dahil edilmiş olması da isabetsizdir.Kabule göre de, vasiyetnamenin geçersizliğine karar verilmiş olmasında isabet bulunmadığı gibi, Gürgenci apartman yönetiminin müdahale talebinin ara karar ile kabulüne karar verilip, bilahare nihai kararda müdahale talebinin reddine karar verilerek müdahil aleyhine ve davacı ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.Davacılar vekili ile müdahil vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine, 13.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.