MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/04/2011NUMARASI : 2006/509-2011/70Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davalı S. bakımından davanın reddine, diğer davalılar bakımından ise kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 8.5.2012 Salı günü saat 9.35 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalı S. bakımından davanın reddine, diğer davalılar bakımından ise kabulüne karar verilmiş, kararı davacılar ile davalılar E.ve Ö.temyiz etmişlerdir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan Z.nin 19374 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını intifa hakkını üzerinde tutarak 08.07.1992 tarihinde dava dışı kızı S.'ya devrettiği, onun da taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurulduktan sonra 40/80 arsa paylı 4 numaralı bağımsız bölümü dava dışı V.'ye satıp geri aldıktan sonra 30.12.1997 tarihinde davalı E.a satarak devrettiği, dava açılmasını müteakip 4 numaralı bağımsız bölümün dava dışı G.'dan sonra yine dava dışı M.e devredildiği, taşınmaza halen dava dışı M.'in malik olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3.kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür. Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Öte yandan, 19374 parsel sayılı taşınmazın ½ payının isabet ettiği 4 nolu bağımsız bölüm dava açıldıktan sonra önce G.'a daha sonra M.e temlik edildiği halde 6100 sayılı HMK’nın 125. (1086 sayılı HUMK 186.) maddesi uyarınca da işlem yapılmamıştır.Bilindiği üzere, dava açıldıktan sonra sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK. nun l86.( HMK 125.) maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulî işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır. Hal böyle olunca; öncelikle davalı E.yönünden iyiniyet araştırması yapılması, çekişme konusu taşınmazın el değiştirmiş olması nedeniyle de yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak sonucuna göre, taşınmazı dava açıldıktan sonra devralan diğer kişiler bakımından da aynı araştırmanın yapılması tüm bunlara göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre şimdilik diğer temyiz itirazlarının değerlendirilmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.