Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5591 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2863 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : SAKARYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/09/2007NUMARASI : 2006/426-2007/328Taraflar arasında görülen davada;Davacılar,miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 848 parsel sayılı taşınmazı A. O.U.ya temlik ettiğini,onun da taşınmazı ikiye ifraz ederek 996 ve 997 parsel sayılı taşınmazları davalılara satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı H.,dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı,davanın reddini savunmuştur. Mahkemece,çekişme konusu taşınmazı murisin A.O.U.’ya mirasçılara taksim yapabilmek için muvazaalı temlik ettiği,ifraz edilen taşınmazın davalılara satış ile devredildiği,muvazaa iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davaların reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakanın çekişme konusu 848 parsel sayılı taşınmazı 17.11.1993 tarihli akitle dava dışı A.O.'a,onunda 11.7.1994 tarihli akitle taşınmazı ikiye ifraz ederek 996 parseli murisin eşi davalı F.ya,997 parseli murisin oğlu A.'ye satış yoluyla temlik ettiği,daha sonra A.'nin de 997 parseli 16.2.1995 tarihli akitle eşi davalı H..'ye satış yoluyla devrettiği anlaşılmaktadır.Davacılar,anılan bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davaları açmışlardır. Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. omut olaya gelince;çekişme konusu taşınmazların akitte belirtilen değerleri ile keşfen belirlenen gerçek değerleri arasında aşırı fıyat farkı bulunduğu,taşınmazı miras bırakandan ilk temlik alan dava dışı A.O.'ın mirasçı olmadığı,taşınmazı satın almakla beraber hiç kullanmadığı,taşınmazdan davalılar F.,H.ve H.nin eşi A.'nin istifade edip kullandıkları dosya kapsamı ile sabittir. Bu süreç içerisinde taşınmazı kullananlar ile kayıt maliki A.O.arasında bir kira ilişkisinin de bulunmadığı açıktır. O halde, belirlenen bu olgular,yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek amacının sağlığında mirasçıları arasında mallarını taksim etmek olmayıp,mirasçıdan mal kaçırma iradesi ile hareket ettiği kabul edilmelidir. Diğer yandan son kayıt malikleri,ikinci el konumunda bulunup koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Yasasının 1020.maddesinin aleniyetinden istifade ederek edinmelerinde 1023.maddesinin koruyuculuğundan istifade edeceklerinde şüphe yoktur. Ne var ki,ikinci el konumundaki A.ve F. ile üçüncü el konumundaki H.' nin muvazaalı işlemi bilen ve bilmesi gereken (T.M.K.'nun 1024.maddesi) konumda oldukları gözetildiğinde Türk Medeni Yasasının 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları tartışmasızdır.Hal böyle olunca; davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,5.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.