Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5569 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18193 - Esas Yıl 2013





ESAS NO : 2013/18193 KARAR NO : 2014/5569 MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/03/2013NUMARASI : 2011/498-2013/104Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'nun 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HUMK'nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. 6100 sayılı HMK'nun 445/2. maddesinde; “... Bu kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve gönderilebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; 07.03.2013 tarihli karar duruşma tutanağında UYAP kayıtlarında “Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddine” denildiği halde, gerekçeli kararda, “Davanın Kabulüne” denilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar oluşturulmuş olması doğru değildir. Öte yandan, davacı L.. S..'ın hükümden sonra 04.08.2013 tarihinde öldüğü anlaşıldığından, davacının veraset ilamının temini ile taraf teşkilinin usulüne uygun olarak sağlanması için hüküm bozulmalıdır. Davalının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle 10.04.1992 tarihli ve 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.