Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5563 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 3676 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : SİNCAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/11/2007NUMARASI : 2005/393-2007/340Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılardan A.’nin eski eşi olduğunu, kendisine ödeyemediği borçları nedeniyle hayatının tehlikede bulunduğunu ve çekişme konusu 4147 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 21 nolu bağımsız bölümde diğer davalı H.lehine ipotek tesis ettirmesi halinde bu kişiden para alarak borçlarını kapatacağını söylemesi üzerine tapuda ipotek tesis edileceği inancı ile işlem yaptığını, kendisinin Bursa’da olduğu bir tarihte davalı H.’in birikmiş kira borcu nedeniyle icra takibine geçmesi üzerine taşınmazın davalı H.’e satıldığını öğrendiğini anılan davalının tefecilik yaptığını ve her iki davalının birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.Davalılardan A.davacının satıştan haberi olmadığını, taşınmazda ipotek tesis edileceği zannıyla tapuda işlem yaptığını belirterek davayı kabul etmiştir. Davalı H.ise, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, dü??ünüldü. -KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 4147 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 21 nolu bağımsız bölümün kayden davacıya ait iken 01.03.2004 tarihinde satış suretiyle davalı H.e temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalılardan eski eşi olan A.nin borcuna karşılık olmak üzere taşınmaz üzerinde ipotek tesisi için tapuya götürüldüğünü, ancak hileye düşürülmek suretiyle taşınmazın satış şeklinde intikal ettirildiğini ileri sürerek, hile hukuksal nedenine dayanmak suretiyle eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir. Somut olaya gelince; taşınmazın temlik tarihi 01.03.2004'tür. Davalı H.'in, davacının taşınmazla ilgili kira bedellerini ödemediğinden bahisle aleyhine 10.05.2005 tarihinde icra takibine giriştiği dosya içerisindeki icra dosyaları ile sabittir. Gerçektende davacı M.in, taşınmazı temlik etmesine karşın taşınmazı kullanmaya devam ettiği, hakkında yapılan icra takibi dosyalarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı Halis davacı aleyhine kira bedellerinden kaynaklanan icra takibi yapmış ise de kira akdinin bir hukuki eylem olmayıp hukuki bir işlem olması karşısında yıllık kira bedeli üzerinden keyfiyetin HUMK 288, 290 maddeleri uyarınca yazılı belge ile ispatının gerekeceği açıktır. Oysa böylesine bir belge ibraz edilmediği gibi kira bağıtının varlığı da kanıtlanmış değildir. Bir kimsenin taşınmazı temlik etmesine karşın onu kullanmaya devam etmiş olması taraflar arasında karşılıklı bir hukuki ilişkinin kurulması ile mümkündür. Öte yandan, davacının eski eşi A.ile diğer davalının arkadaş oldukları ve aralarında iş ilişkisi bulunduğu da görülmektedir. O halde, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, davacının eski eşi A.tarafından diğer davalı H.ile el ve işbirliği içerisine girerek davacıyı hileye düşürdükleri kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek aksi yönde karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.