MAHKEMESİ: YUNAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 04/07/2012NUMARASI: 2004/389-2012/184Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım ve tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, ilişkin verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, karşı dava ise temliken tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karşı dava yönünden bir karar verilmemiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra Hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMK'nın 389., yine 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK'nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK'nın 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan Hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, mahkemece kısa kararda müdahalenin meni ve kal taleplerinin konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, davacının dava dilekçesinde tüm parseller için talep ettiği 79.800,00-TL işgal tazminatının 35.700,00-TL'sinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine” denildiği halde, gerekçeli kararda “faizin başlangıç tarihi değiştirilmek suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Kabulü göre de, SS. Yunak Yuvam Konut Yapı Kooperatifi'nin açtığı dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.Davacı ve davalının temyiz itirazları değinilen yönler itibarıyla yerindedir. Kabulü ile hükmün, l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.4.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.