MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/04/2009NUMARASI : 2008/657-2009/198 Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, ortak miras bırakan Ş.nin 76 sayılı parseldeki 1, 10 ve 30 numaralı bağımsız bölümlerini muvazaalı biçimde davalı torununa devrettiğini ileri sürerek, payları oranında iptal-tescil, olmadığı takdirde tenkis istemişler, davacılardan Z..yargılama sırasında davadan vazgeçmiş, diğer davacılar da davalarını tenkis hukuki nedenine hasretmişlerdir.Davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, miras bırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiği gerekçesiyle, davacılar A.ve A.'nın saklı payları olan 1/10'ar oranında tapuların iptaliyle adlarına tesciline, davacı Z.'ın davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.5.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat D. T.ile temyiz edilen vekili Avukat Y.E.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:ava, tenkis isteğine ilişkindir.Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu 76 sayılı parseldeki kat irtifakı kurulu 1, 10, 30 ve 45 numaralı dükkanlar miras bırakan Ş..ye ait iken, Ş.nin 45 numaralı dükkanı üzerinde bırakarak 1, 10 ve 30 numaralı dükkanlarını vekil kıldığı kızı Z.vasıtasıyla 6.1.1997 tarihinde davalı torununa satış yoluyla devrettiği; miras bırakanın 2.3.2005 tarihinde ölümüyle geride mirasçısı olarak davacı çocukları A., A.ve Z.ile dava dışı çocuğu A. ve davalı torunu S.'ın kaldığı görülmektedir.Davacılar, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek payları oranında iptal-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuşlar; aşamada davacılardan Zuhal davasından feragat etmiş, diğer davacılar da davalarını tenkis isteğine hasretmişlerdir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakanın davalı mirasçısı lehine gerçekleştirdiği temlikte diğer mirasçılarının saklı paylarını zedeleme kastıyla hareket ettiği anlaşılmakta ise de, mahkemenin tenkis hesabı yönünden hükme yeterli bir soruşturma yaptığını söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere, tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke, miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3. bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde, tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (sabit tenkis oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Bu durumda davalıdan tercihi sorulmak, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın mirasın açıldığı gündeki değerleri, o günden karar gününe kadar geçen süre içindeki toptan eşya fiyat endeksleri ile bu süre içinde oluşan nitelik ve imar değişikliği gibi fiyata etkili özel unsurlar ve hakkaniyet kuralları dikkate alınıp değer hakim tarafından belirlenmeli ve davalıya fazla verilen bölümün değerinin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.Hal böyle olunca, öncelikle davanın TMK.'nun 571. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi, süresinde açıldığının saptanması halinde yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde soruşturma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 11.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.