Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 552 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20944 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2012NUMARASI : 2010/511-2012/208 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi .... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım ve tazminat isteklerine ilişkindir. Mahkemece, kısa kararda önce elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne kararı verildiği ve Uyap sistemine bu şekliyle kaydedildiği, ancak sonrasında kısa kararın birinci bendinin çizilerek elatmanın önlenmesi talebine ilişkin karar verilmesine yer olmadığına kararı verildiği ve bu kısmın çizildiğine ilişkin imza atıldığı; gerekçeli kararın ise düzeltilmiş şekle göre oluşturulduğu anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376. (HMK. 186) maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388. (HMK. 297) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. (HMK. 297) maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. (HMK. 297) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ve HUMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Bunlardan ayrı olarak, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nun 5. maddesinde güvenli elektronik imzanın, elle atılan imza ile aynı hukukî sonucu doğurduğu belirtilmiştir.Somut olayda, halen Uyap sisteminde kayıtlı olan kısa kararda elatmanın önlenmesine ilişkin talep yönünden kabul kararı verildiği halde, gerekçeli kararda bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, 10.04.1992 gün,1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan yön itibarı ile yerindedir. Kabulüyle, hükmün sair yönlerden incelenmeksizin (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.