MAHKEMESİ : DÜZİÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/04/2007NUMARASI : 2004/151-2007/160Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacılar, asıl ve birleşen davalarında, kayden paydaşı oldukları 1413 parsel sayılı taşınmaza davalının ev yapmak , zeytin fidanı ve ağaç dikmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuşlardır.Davalı, çekişme konusu taşınmaza kadastro tespitinden önce ev yaptığını ve 30 yıldır oturmakta olduğunu ve sürekli olarakda ağaç diktiğini, malik olduğunu düşünerek hareket ettiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının açtığı ve retle sonuçlanın temliken tescil dava dosyası ile davalının çekişmeli taşınmaz üzerine ev yapmak, ağaç ve zeytin fidanları dikmek hususunda iyiniyetli olmadığının sabit hale geldiği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştirKarar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda hüküm kurulmadığı halde gerekçesile kararda "... Birleştirilen dava ile bu davada; davalının, dava konusu taşınmaz üzerine yaptırdığı ev ile diktiği ağaçlar ve zeytin fidanlarının asgari levazım bedelleri hususunda yetkili ve görevli hukuk mahkemesinde dava açmaktan muhtariyetine..." şeklinde karar verilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.