MAHKEMESİ: MALKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/10/2012NUMARASI: 2010/113-2012/524Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil talebinin reddine, davacı yararına dava tarihinden itibaren aylık 250,00.-TL irad bağlanmasına ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, ölünceye kadar bakma aktinin iptali ile tapu iptal ve tescil isteminine ilişkindir.Mahkemece, aktin feshi ile tapu iptali ve tescil davasının reddine, dava tarihinden itibaren ölene kadar devam etmek üzere aylık 250,00 TL. irad bağlanmasına karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının malik olduğu 820 parsel sayılı taşınmazı, 05.12.2006 tarihinde yaptığı ölünceye kadar bakma akti ile torununun eşi olan davalıya temlik ettiği, davacının davalı ve onun eşi olan torunun yanında 8 yıl birlikte yaşadıkları, tüm ihtiyaçları ile bakımının davalı tarafından yerine getirildiği,oğlunun yanına gezme amaçlı giden davacının tekrar davalının yanına dönmemesi nedeniyle davalının bakım borcunu elinde olmayan nedenlerle yerine getiremediği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme BK'nun 511.m. (TBK 611m.) maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK'nun 5l7.(TBK 617.) maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, BK'nun 517/son (TBK'nun 617/son) maddesi hükmüne göre; "Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen, artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat (gelir) tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK'nun 517/son; TBK 617/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; ancak bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Hal böyle olunca; davacının asgari yaşam koşullarının sağlanması amacıyla yapılan bakım sözleşmesi için ne kadar gelire ihtiyaç bulunduğu, taşınmazın getireceği gelirin ne olduğu araştırılarak, tanık beyanlarıda değerlendirilerek yukarıdaki ilkelerde gözetilmek suretiyle yapılacak ayrıntılı araştırma sonucu makul seviyede irada hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde düşük bir irada (gelire) hükmedilmesi doğru değildir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel Mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.