Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5469 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18907 - Esas Yıl 2013





ESAS NO : 2013/18907 KARAR NO : 2014/5469 MAHKEMESİ : OSMANİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/07/2013NUMARASI : 2011/690-2013/398Taraflar arasında görülen tapu iptali ile tescil olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı Nihat vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece,142 ada 53 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine;133 ada 38 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Mehmet'in 142 ada 53 parsel sayılı taşınmazını eşit paylarla kızları olan davalılar Meziyet ve Nurhayat'a 15.04.2004 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği,133 ada 38 parsel sayılı taşınmazını ise oğlu olan diğer davalı N. P.'ya 07.05.2008 tarihli satış suretiyle devrettiği,1927 doğumlu olan miras bırakanın 11.11.2010 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak eşi Züleyha'dan olma çocukları olan davacı ve davalılar ile dava dışı Emine,Mustafa ve Hüseyin'in kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacı, mirasbırakan tarafından davalılara yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalılar Meziyet ve Nurhayat bakım borcunu yerine getirdiklerini;diğer davalı Nihat ise satışın gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Dosya içeriğine, toplanan delillere,hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle,miras bırakanın çekişme konusu 142 ada 53 parsel sayılı taşınmazını eşit paylarla davalılar Meziyet ve Nurhayat'a bakım amacıyla ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiği ve anılan davalıların da bakım borcunu yerine getirdikleri gibi murisin sağlığında anılan davalılar aleyhine akde aykırılıktan bir dava da açmadığı dolayısıyla temlikin muvazaalı olmadığı saptanmak suretiyle ve ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı akitlerden olup tenkise tabi olamayacağı da gözetilerek 53 parsel yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davacı vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir.Reddine.Davalı Nihat vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince;özellikle bu davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile çekişmeli taşınmazda pay sahibi olabilecek tarafların kardeşi Emine'nin beyanından miras bırakanın ameliyat masrafını davalının otomobilini satarak karşıladığı bunun karşılığı olarak da çekişmeli 133 ada 38 parsel sayılı taşınmazın davalı Nihat'a temlik edildiği dolayısıyla temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca,davalı Nihat hakkındaki davanın da reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de, davalılar Meziyet ve Nurhayat yönünden davanın reddine karar verildiği halde tüm yargılama masraflarının davalı Nihat'dan tahsiline karar verilmesi de isabetsizdir.Davalı Nihat vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedene hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.