MAHKEMESİ: GEBZE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 21/06/2011NUMARASI: 2009/743-2011/354Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davacı tarafça bina bedelinin ödenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 4984 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, davacıların miras bırakanı Ö. ve dava dışı belediye adına paylı olarak kayıtlı olduğu, çekişme konusu taşınmazın 09.09.1998 tarihinde imar uygulaması ile oluştuğu, anılan imar uygulaması ile davacıların miras bırakanı Ö. Ö.’ün 141 ada 9 sayılı kadastral parseldeki payına karşılık, çekişme konusu taşınmazda paydaş kılındığı, davalının imar öncesi yapılanmak suretiyle çekişme konusu taşınmaza müdahale ettiği anlaşılmaktadır. Davalı, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunu, 3194 sayılı Yasanın 18/9. maddesinin uygulanması ve yapı bedelinin ödenmesi gerektiğini savunmuştur.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, davacıların miras bırakanının paydaş olduğu 141 ada 9 sayılı kadastral parselde yapılan imar uygulaması ile çekişme konusu 4984 ada 1 parselde paydaş kılındığı, davalı İ. T.’ın imar uygulaması öncesi kadastral parselde kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, davalının anılan taşınmazda kayıttan ve mülkiyeten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı gibi imar öncesi kadastral parselde de bir hakkı yoktur. Değinilen bu olgular yukarıda açıklanan i.ışığında değerlendirildiğinde somut olayda 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddesinin uygulama yeri bulunduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesi ile birlikte yıkıma ve bilirkişilerce hesap edilecek ecrimisile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.4.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.