MAHKEMESİ : ELBİSTAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/03/2012NUMARASI : 2007/568-2012/310Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı M.G.k ile davalı Y.Y.tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Asıl ve birleşen davalar, tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin olup, tenkis isteği bakımından davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalılar Y. ve M.tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince; “ Tefhim edilen kararla, gerekçeli karar arasında aykırılık bulunduğu ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı R.hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar Y.ve M.yönünden tenkis isteklerinin kabulüne karar verilmiş, karar davalı Mb G ile Y.Y.vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 873, 879, 883, 1073, 1120, 1148, 1152, 1158, 1251, 1267, 1268 parsel sayılı taşınmazların 1968 yılında yapılan kadastro tespitleri sırasında miras bırakan Y.'un kayıtsız şartsız hibe ettiği belirtilmek suretiyle ½'şer pay olarak davalı çocukları M. ve R. adına tespit ve tescillerinin yapıldığı, R.in daha sonra paylarını davalı karısı Y.'a satış suretiyle temlik ettiği, miras bırakanın çekişme konusu 76 ada 26 parsel sayılı taşınmazını ise noterde düzenlenen ve 7.9.1993 tarihli mahkeme kararı ile açılıp okunan 06.10.1987 tarihli vasiyeti ile birleşen dosyadan davalı kızı A. G.'e vasiyet ettiği, yargılama sırasında Elbistan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 04.04.2008 tarih, 2007/300 Esas, 2008/160 Karar sayılı ilamına istinaden taşınmazın A.e adına sicil kaydının oluştuğu, 1928 doğumlu olan miras bırakanın 20.05.1992 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak eşi H., davanın tarafları olan çocukları H., F., F., Z..ile davalı çocukları R., M.ve A.e'nin kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacı H.asıl ve birleşen 1992/409 Esas sayılı dosyadan, davacı F.birleşen 1994/36 Esas sayılı dosyadan; kök muris Y.G.'ün çekişme konusu taşınmazlarını oğulları M.ile r.'e bağışladığını, r.'in de kendi paylarını karısı olan davalı Y.'a muvazaalı olarak devrettiğini, öte yandan murisin yine 26 parsel sayılı taşınmazını, yapmış olduğu vasiyet ile davalı kızı A.'ye bıraktığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, öte yandan saklı paylarının ihlal edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, mirasçılardan F. D.'in 01.11.1996 havale tarihli, Z. E.'in ise 27.10.1999 tarihli müdahale dilekçeleri ile aynı iddiaları tekrar ederek miras payları bakımından aynı istekleri ileri sürerek davaya müdahil oldukları, yargılama sırasında davacı Fatma'nın ölümü ile mirasçılarının davada yeraldıkları görülmektedir.Hemen belirtmek gerekir ki; miras bırakan Y.G.20.05.1992 tarihinde ölmüş olup, somut olayda bu tarihte yürürlükte bulunan 743 Sayılı Medeni Kanunu'nun tenkisle ilgili hükümlerini dikkate alınacağı kuşkusuzdur. 743 Sayılı Medeni Kanunu'nun 513. maddesi ile “Tenkis davasının mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren 1 sene içinde açılabileceği, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinden itibaren 5 yıl geçmesiyle düşeceği ” hükme bağlanmıştır. Düzenlenen bu süreler zamanaşımı süresi olup, zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerekir. Somut olayda da davalıların süresinde zamanaşımı definde bulunmadıkları tartışmasızdır. Öte yandan; bilindiği üzere, Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olaya gelince; mahkemece tenkis isteği yönünden yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkânı bulunmamaktadır.O halde, tenkis isteği yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, ilk verilen mahkeme kararını yalnızca davalılar temyiz ettiği halde, kazanılmış hak olgusu ihlal edilerek, ilk kararda tenkis edilen miktardan daha fazla miktarın tenkisine karar verilmiş olması da doğru değildir. Davalı M.G. ile davalı Y.Y.vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.4.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.