MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/09/2008NUMARASI : 2002/1276-2008/296Taraflar arasında görülen davada;Davacı,kayden maliki bulunduğu 9382 ada 10 parsel sayılı taşınmaza davalının bina yapmak ve bahçe olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesine,muhtesatın yıkımına ve 1.268.500.000 TL. ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı,dava konusu taşınmaz yönünden imar affı müracaatının olduğunu, belediyenin taşınmaz bedelini tahsil ettiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,çekişme konusu taşınmazı davalının yapılanmak suretiyle kullandığı, 4916 sayılı yasa yönünden davalının müracaatı olup davacı idare ile hazine arasındaki idari işlemlerin devam ettiği,yargılama sırasında davalının ecrimisili ödediği gerekçesiyle ecrimisil isteği yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin reddine karar verilmiştir.Karar,davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla,tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava,çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece,davanın ecrimisil isteği yönünden konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,diğer istekler yönünden reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;çekişme konusu 10 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu,davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı,davalının taşınmazı yapılanmak suretiyle işgal ettiği iddia olunarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmektedir ki,4916 sayılı yasanın 35.maddesi, fuzuli şagillerin 4 ay içinde müracaat etmeleri halinde idare ile kira sözleşmesi yapılabileceğine ilişkindir. Bu hüküm amir nitelikte olmayıp,somut olayda,hazine ile davacı Vakıflar İdaresi arasında yapılması amaçlanan takas, tescil işlemlerinin gerçekleştirilememesi sonucu,anılan hükmün uygulama yeri ve olanağı kalmamıştır.Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşife hazırhale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olaya gelince;mahkemece yapılan araştırma ve uygulamanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca;yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle uygulama yapılması,bilirkişilerden araştırma ve uygulamayı gösterir denetime elverişli rapor alınması,hasıl olacak sonuca göre davacının kayıttan kaynaklanan mülkiyet hakkına da üstünlük tanınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,7.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.