MAHKEMESİ : GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/10/2007NUMARASI : 2005/231-2007/471Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, miras bırakanı eşi A.M.'ın kendisinden mal kaçırmak amacıyla kat irtifakı kurulmuş 197 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 11, 15, 16, 18 nolu bağımsız bölümleri tapuda satış göstermek suretiyle gerçekte bedelsiz olarak davalı B.'e temlik ettiğini, B.'in de hakkında dava açıldığını öğrenince diğer davalı A.'e muvazaalı olarak devrettiğini, A.in iyiniyetli olmadığını ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur. Davalı B., miras bırakanın bakım ve tedavi masraflarını karşılamak, oğlu İ. Z.in, piyasaya olan borçlarını ödemek amacıyla çekişme konusu taşınmazdaki payını kendisine sattığını, satış bedelinin bir bölümünü elden ödediğini, bir kısmı için çek verdiğini, kat irtifakı kurulduktan sonra adına kayıtlı bağımsız bölümleri davalı A.'e sattığını, davalı Azise; dava konusu bağımsız bölümleri 15.000.000.000.-TL bedel karşılığı davalı B.den satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, "...eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmuş olmakla yapılan soruşturma sonucu miras bırakanın oğlunun borcuna karşılık davalı Besim'e taşınmazdaki payını temlik etmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın Dairece, araştırmanın eksikliği gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, miras bırakan tarafından davalı B.'e yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş isede; temlik tarihinde miras bırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu, mal satmaya ihtiyacının olmadığı, çekişme konusu kat irtifakı kurulmuş olan taşınmazdaki bağımsız bölümlerin resmi akit tablosunda gösterilen satış değeri ile o tarih itibariyle belirlenen gerçek satış değeri arasında aşırı fark bulunduğu, satış yapılmasına rağmen çekişme konusu bağımsız bölümlerde miras bırakan ve çoçuklarının tasarruf ettikleri dosya kapsamı ile sabittir. Somut olaya bu açılardan bakıldığında ilk el durumundaki davalı Besim'in taşınmazın temlikini üstlenen emanetçi konumunda olduğu, böylece toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarına göre davalı B.'e yapılan temlikin muvazaalı ve terekeden mal kaçırma amacını taşıdığı kabul edilmelidir.Bu durumda; mahkemece, deliller yanlış takdir edilerek ilk alıcı durumundaki davalı B.'e yapılan temlikin muvazaalı olmadığı yönündeki saptamasının yerinde olduğu söylenemez.Ancak, bozma ilamında açıkça vurgulandığı halde; mahkemece son el durumundaki kayıt maliki davalı A.bakımından, bu ediniminde iyiniyetli olup olmadığı, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden istifade edip edemeyeceği yönünde bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. O halde, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ikinci el durumundaki davalı Ahmet'in iyiniyet savunması yönünden bir değerlendirme yapılması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.