Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5347 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 5347 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: SAMSUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/02/2012NUMARASI: 2011/30-2012/81Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, eski hale getirme, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 10778 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kayden davacı S.’e ait olduğu, 10777 ada 15 sayılı parselin ise davalı adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı; davalının 15 sayılı parselinde yaptığı hafriyat çalışmaları sırasında maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazına müdahale ettiğini, yaklaşık 350 m2'lik alandan toprak alındığını ve kot farkı oluşturularak taşınmazının kullanılamaz hale getirildiğini, kayma tehlikesi oluşturulduğunu, aşırı değer kaybına uğratıldığını, kullandığı yolun da kapatıldığını, davalının haksız eylemi sonucu zarar gördüğünü ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtilmelidir ki; bilindiği ve gerek öğretide, gerekse yargısal uygulamada ifade edildiği üzere, taşınmaz tamamen yok olduğu takdirde eski hale getirme bedeli taşınmazın sürüm değerini aşıyor ise davacı taşınmaz sahibine tanınacak hak sürüm değerini aşamaz.Somut olaya gelince, mahkemece yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi raporlarında, davacının 9 parsel sayılı taşınmazının 372 m2'lik kısmından ortalama 7-8 m. yüksekliğinde hafriyat alındığı, taşınmazın eski halini almasının çok yüksek maliyetler ve imalatlarla mümkün olacağını ve bu nedenle 9 sayılı parselin bir kısmının yüksek boyutlu ve 90 derece eğimli şev haline getirildiğinden eski hale getirilmesinin mümkün olmadığı görüşünde olduklarının bildirildiği; ancak, dava tarihi itibariyle eski hale getirme giderleri ile sürüm değerini tespit etmedikleri, farklı bir ifadeyle, Borçlar Kanununun 43. ve 44. madde hükümleri de gözetilmek suretiyle eski hale getirme bedelinin davacının taşınmazında zarara uğrayan bölümün sürüm değerinden fazla olup olmadığını belirlemedikleri görülmektedir. O halde, anılan raporların hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.Öyleyse, taraf vekillerinin anılan rapora itirazları da nazara alınmaksızın yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmasının doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, 3 kişilik uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla mahallinde yeniden keşif yapılarak çekişmeli taşınmazın hafriyat nedeniyle kullanılamaz hale gelip gelmediğinin, kayma tehlikesi oluşup oluşmadığının ve tamamen yok olma sonucunu doğuracak şekilde el atma ve zarar verme olgusunun bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, bu olgu belirlendiği takdirde taşınmazın dava tarihindeki sürüm değerinin saptanması; eski hale getirme giderinin sürüm değerini aştığının anlaşılması durumunda ise, taşınmazın davalıya bırakılması ve tapu kaydının onun adına düzeltilmesine, saptanacak sürüm değerinin de davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmesi gerekirken değinilen ilke doğrultusunda araştırma yapılmaksızın sonuca gidilmesi isabetsizdir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.