Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5322 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1475 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ORHANGAZİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/11/2012NUMARASI : 2009/130-2012/708Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan A.'nin, maliki olduğu çekişme konusu 834 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 5.3.1979 tarihinde satış yoluyla davalıya temlik ettiği; davacıların, miras bırakanları A.nin yapmış olduğu bu temlikin, kendilerinden mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtıkları; davalı tarafından ise denkleştirme savunmasında bulunulduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; muris A.nin 1928 doğumlu olup, 30.1.2005 tarihinde, eşi N.'nin ise 18.2.2009 tarihinde ölümü ile müşterek çocukları davacılar N.ve H. ile davalı S.'in mirasçı olarak kaldığı; murisin sağlığında, 316, 1784, 2157 sayılı parsellerin tamamını davacı kızı N.134 sayılı parseldeki 1/2 payı ile 907, 1773 sayılı parsellerin tamamını davacı kızı H.'ye, 1061 sayılı parseldeki 1/2 payı ile 2400 sayılı parselin tamamını eşi N.'ye, çekişmeli 834 sayılı parseldeki 1/2 payı ile dava konusu olmayan 1996 sayılı parselin tamamını davalı oğlu Salih'e satış yoluyla temlik ettiği, taraf tanıklarının, murisin sağlığında taşınmazlarını mirasçıları arasında paylaştırdığını ifade ettikleri görülmektedir.Öyleyse, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olgular değerlendirildiğinde, murisin paylaştırma amacıyla hareket ettiği, mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunmadığı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.