Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5309 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 4148 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/12/2005NUMARASI : 2003/601-453Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanı H..'nin çekişme konusu taşınmazlardaki payını muvazaalı ve mal kaçırma amacıyla davalı oğluna satış göstermek suretiyle temlik ettiğini ileri sürüp, payı oranında iptal tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalıya yapılan temlikin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; öncesi 30 nolu kadastral parsel olan taşınmaza tarafların ortak miras bırakanı Ahmet'in malik olduğu ve ölümü ile, geriye davalı Mürvet ile davalı M..Ş..'in ve dava dışı N...ve sonradan ölen anneleri H...'nin kaldığı, ve taşınmaz kaydının miras payları doğrultusunda adlarına intikal ettirildiği görülmektedir.Sonradan ölen anne H...e'nin kocası A..ten gelen payını 10.7.1992 tarihinde davalı M.. Ş...'e satış suretiyle devrettiği ve daha sonra yapılan imar uygulaması ile ..parsel sayılı taşınmazın ..ada ... parsel ve ... ada .. parsel olarak paylı mülkiyet üzere, dava dışı kişilerle birlikte taraflar adına imar çap kaydının oluşturulduğu anlaşılmaktadır.Davacı, anne H..'nin davalı M..Ş..'e yapmış olduğu pay temlikinin tereden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, miras bırakan H..'nin mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, taşınmazdaki temlik konusu edilen payın akitteki değeri ile gerçek değeri arasında aşırı fiat farkı bulunduğu, dava dışı kardeş N..nin dosyaya yansıyan ifadesinde davalıya yapılan temlikte bir bedel ödenmediği, diğer tanıklarında bu beyanı teyit eder nitelikte bildirimde bulundukları görülmektedir.O halde; bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakının davalıya yapmış olduğu temlikin gerçek satış olmayıp terekeden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, miras bırakan H,,,..nin davalıya yapmış olduğu payın imar parseline yansıyan oranda davacının miras payına karşılık gelen oranının belirlenmek suretiyle davanın kabulü gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.