MAHKEMESİ : BİSMİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 29/11/2006NUMARASI : 2006/145-581Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan tarafından davalılar murisine verilen ve miras bırakanı adına kayıtlı .. parsel sayılı taşınmazın sahte vekaletname ile davalılara temlikinin sağlandığını ileri sürüp, tapu iptal ve tüm mirasçılar adına tescilini istemiştir.Davalılar, davacının kötüniyetli olduğunu, gerçek vekaletname ile satışın yapıldığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; davacı M..N..'nin miras bırakanı adına kayıtlı taşınmazların intikaline dayanak olan vekaletnamenin sahte olduğunu ve bu vekaletname kullanılmak suretiyle ..parsel sayılı taşınmazın davalılara intikalinin sağlandığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Davacı, tapunun iptali ile tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuş olup, miras bırakan Hüsamettin'in davacı dışında başka mirasçılarınında olduğu kayden sabittir.O halde terekenin davadan temsil edildiğini söyleyebilme olanağı yoktur Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda,elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Öte yandan; davada dayanılan hukuki sebeple açılan davaların herhangi bir zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği kuşkusuzdur.O halde mahkemece, yasal olmayan gerekçe ile davanın reddedilmiş olmasıda doğru değildir.Hal böyle olunca, öncelikle Türk Medeni Kanununun 640.maddesinde öngörülen davanın görülebilirlik koşulu" yönünden usuli işlemin tamamlanması ondan sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın tamamlanması ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına 10.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.