Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5303 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4184 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : UŞAK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2008NUMARASI : 2007/363-2008/117Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılardan H.. A... E... Ve M... E... Tarafından yaptırılan ve tüm davalılarca kullanılan evlerin kayden maliki bulunduğu 130 ada 4 parsel sayılı taşınmaza taşkın olduğunu, ayrıca bu binandan akan yağmur sularının evine zarar verdiğini ve muaraza yarattığını ileri sürüp, elatmanın önlenmesi, yıkım ve yağmur sularının akmasına yönelik muarazanın giderilmesini istemiştir.Davalılar, duruşmalara katılmamış, yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, davalılara ait binanın davacı taşınmazına taşkın olduğunun keşfen sabit olduğu gerekçesiyle, elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, muarazanın giderilmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği yönünden davanın kabulüne dendiği halde gerekçeli kararda, sadece davalılardan H... A.. Ve M.... hakkındaki elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin davanın kabulüne demek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 6.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.