MAHKEMESİ: KARAPINAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/10/2008NUMARASI: 2000/110-2008/156Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı İ... K... 'nın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 710 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki payını önce davalı oğlu A... F... ile dava dışı torunlarına vasiyet ettiğini, daha sonra da aynı taşınmazı davalı A... F...'a ölünceye kadar bakım akdi yoluyla temlik ettiğini, işlemin aslında bağış olduğunu ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile muris İ... K... 'nın mirasçıları adına miras payları oranında tescilini istemiştir.Davalı A... F..., ölünceye kadar bakım sözleşmesinin gerçek olduğunu, ölene kadar babasına baktığını, murisin bakıma muhtaç olduğunu, ölümünden 3 yıl önce hastalanarak ölümüne kadar yatalak kaldığını bildirip, davanın reddini savunmuş, davalı F.., murisin iradesine saygılı olduğunu bildirmiş, diğer davalılar yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, işlemin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı A... F... K.. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın, 710 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 60/75 payını 17.1.1995 tarihli vasiyetname ile davalı oğlu A... F... ile dava dışı torunları M... ve İ...'e bıraktığı, daha sonra 19.12.1996 tarihli akitle ve ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile taşınmazdaki payının tamamını davalı oğlu A... F...'a temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu iddia ederek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.514).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; dosya kapsamına ve tanık anlatımlarına göre davalı A... F...'ın miras bırakana zaman zaman murisin evine gidip gelerek ihtiyaçlarını gidermek suretiyle, zaman zaman da birlikte aynı evde yaşayarak baktığı, miras bırakanın ölümünden önce bir süre yatalak hasta olup bakıma muhtaç durumda yaşadığı, bu dönemde babasının tüm bakımını davalı A... F...'ın yaptığı sabittir. Diğer taraftan, miras bırakan sağlığında akde aykırılığı ileri sürerek, herhangi bir talepte bulunmamıştır. Miras bırakanın temlik dışı mal varlığı gözetildiğinde ve temlik edilen taşınmazın niteliği ve değeri dikkate alındığında makul sınırlar içinde kaldığı görülmektedir.Belirlenen bu olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde çekişmeli taşınmazın davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalı A... F... K... 'nın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 6.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.