MAHKEMESİ: İSKENDERUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 06/11/2007NUMARASI: 2006/72-2007/1280Taraflar arasında görülen davada;Davacılar,kayden paydaşı bulundukları 5,22 ve 30 parsel sayılı taşınmazlara davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesine ve tüm yapıların yıkımına karar verilmesini istemişlerdir. Davalı,dava konusu 5 ve 30 parsel sayılı taşınmazların paydaşlar arasında rızai taksim edildiğini,taşınmazlarda payına düşen yerleri kullanmakta olup müdahalesinin bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece,çekişme konusu taşınmazlarda rızai taksimin söz konusu olmadığı, özel parselasyon yapılmadığı,fiili kullanma biçiminin oluşmadığı,davalının dava konusu yerlerde haksız işgalde bulunduğu,davacıların paylarına karşılık kullandıkları yer bulunmadığı, pay ve paydaş çoğunluğu olmadan yıkım talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar,davalı ve karşı temyiz eden davacılar tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 5,22 ve 30 (ifrazla 437) parsel sayılı taşınmazlarda tarafların ve dava dışı kişilerin paydaş bulundukları, paydaşlar arasında harici taksim ve buna bağlı fiili kullanım biçiminin oluşmadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, yapılan uygulama sonucunda davalının 22 parsel sayılı taşınmazın tamamını kullandığı, boş olan kısmı da tel örgü ile çevirmek suretiyle davacıların kullanımına engel olduğu belirlenmek ve intifadan men koşulunun oluştuğu gözönünde bulundurulmak suretiyle davacıların payına vaki elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak, dava konusu edilen 5 ve 30 (ifrazla 437) parsel sayılı taşınmazlar ile ilgili yapılan araştırma ve uygulamanın hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemez.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Hal böyle olunca; davacıların bu parsellerde paylarına karşılık kullanabileceği yer olup olmadığı, davacılar yönünden intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği, bu meyanda taşınmazların intifa tarzlarının da kullanıma engel olacak biçimde değiştirilip değiştirilmediğinin yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirilip varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan parseller yönünden eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Tarafların, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.