MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel farkının tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise tazminat isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan eşi ...'tan intikal eden 9 parça taşınmazdaki paylarının verileceği telkiniyle davalı üvey oğullarının kendisini tapuya götürerek, kandırmak suretiyle taksim yaparak taşınmazlardan yalnızca bir parçasını adına tescil ettirdiklerini, büyük çoğunluğunu ise kendi adlarına yazdırdıklarını, okuma yazma bilmediğini, doğuştan algılama güçlüğü bulunduğunu, yaşlı olması sebebi ile kandırılmaya müsait olduğunu, öte yandan işlem sırasında kullandığı mührünün noter tasdikli olmadığını, durumu gelini Suzan'ın uyarması üzerine 2011 yılının ilk aylarında öğrendiğini ileri sürerek, mirasbırakandan intikal eden 9 parça taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde davalıların fazla aldıkları pay nispetinde bedel farkının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, hile iddiası yönünden bir yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığını, taşınmazların mirasçılar arasında taksim edildiğini, yaklaşık dört yıldır da taksim doğrultusunda tasarruf edildiğini, davacının birlikte yaşadığı gelininin kışkırtması ile bu davayı açtığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, ...ndan alınan rapor neticesinde davacının akit tarihinde ehliyetsiz olduğunun saptandığı gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; yargılama sırasında davacının ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 09.06.2014 tarihli, 2014/522 Esas, 2014/844 sayılı kararı ile Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesi hükmü gereğince kısıtlanarak kendisine ...'ın vasi olarak atandığı görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 52. maddesi hükmü gereğince; Medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edileceği tartışmasızdır. Yine aynı kanunun 54. maddesinde de; '' (1) Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir. (2) İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir. (3) Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.'' hüküm altına alınmıştır.Somut olaya gelince; yargılama sırasında davacı kısıtlanarak kendisine ... vasi olarak atandığı halde, vasinin eldeki davayı, davacı adına yürütübilmesi bakımından vesayet makamından verilmiş husumete izin kararı dosya içerisinde bulunmadığı gibi, davacı vekilinin vasiden almış olduğu vekaletnamesinin de evrak arasında olmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 52. ve 54. maddeleri hükmü gözetilerek davacı vasisine Türk Medeni Kanunu'nun 462/8. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından "husumete izin" kararı alması ve davacı vekiline de vasiden (vesayet yetkisine istinaden) almış olduğu vekaletnamesini ibraz etmesi için imkan tanınması, anılan usuli işlemler tamamlandıktan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.