MAHKEMESİ : AYDIN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2009NUMARASI : 2009/149-2009/391Taraflar arasında görülen davada; Davacı, ortak miras bırakanları M.'in 240 parsel sayılı taşınmazdaki 1,2,4 ve 5 nolu bağımsız bölümleri oğullarına mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek, tapunun miras payı oranında iptal ve tescili isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece; davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “dosya içeriği ve toplanan delillerden kayıt maliki H. mirasçıları M.ve Z.'e velayeten anneleri S. asaleten husumet tevcih edilmek suretiyle 15.11.2005 tarihinde dava açılmış olup, davalı M.nin 1988 yılında doğduğu gözetildiğinde dava sırasında reşit olduğu S.'in velayet görevinin son bulduğu sabit olup, M.'ye usulüne uygun tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ondan sonra işin esası yönünden bir karar verilmesi gerektiği, kabule göre de, yargılama sırasında harcı ihmal edilmeyen değer üzerinden davacı yararına fazla avukatlık ücreti tayin ve takdirinin doğru olmadığı gerekçesiyle” bozulmuş, bozma ilamına uyularak taraf teşkilinden sonra davacının muvazaa iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.5.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat . . geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; hükmüne uyulan bozma ilamı gereği yerine getirtilerek taraf teşkili tamamlandıktan sonra yapılan soruşturma sonucu miras bırakanın malik olduğu 240 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü 1999 yılında, 1, 2 ve 5 nolu bağımsız bölümleride 21.11.2000 tarihinde satış suretiyle oğulları H., A.O., A.ve H. temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarından miras bırakan Muttalip'in çekişmeli taşınmaza çocuklarının maddi katkıları ile peyderpey yapılan ve halen tasarruflarında bulunan bağımsız bölümleri emekleri karşılığı kendilerine temlik ettiği, 3 nolu bağımsız bölümün halen muris adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabul edilmiş olması doğru değildir.Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 04.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.