Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5212 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3760 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : KIRŞEHİR 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/12/2006NUMARASI : 2005/453-293Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakan R...G...’in ..ve .. parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalılara satış yoluyla devrettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, taşınmazların miras bırakandan satın alındığını, muvazaa olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacıların iddialarını kanıtlayamadıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi....raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere,uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Özellikle, dava konusu taşınmazların akitte gösterilen değeri ile o tarihteki gerçek satış değeri arasında açık ve aşırı fark olduğu, o tarih itibariyle davalıların bu taşınmazları alacak ekonomik güce sahip olduklarını gösterecek bir delil ibraz edilemediği, davalılar erkek evlat olup murisin kız çocuklarına tercih ettiği, murisin satma ihtiyacı içinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu olgular yukarıdaki açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde murisin diğer çocuklarından mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazları danışıklı olarak devrettiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davacıların payları oranında iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılıgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.