Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5200 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 10565 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : UZUNKÖPRÜ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/04/2012NUMARASI : 2011/478-2012/334Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 9.4.2013 Salı günü saat 9.27 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmazlara el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya kapsamı ve toplanan delillerden; taraflar arasında yazılı bir kira sözleşmesi yoksa da, davacı tanıklarının beyanlarından taşınmazların yıllardır davalılar tarafından kiracı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu'nun 270. maddesi (Türk Borçlar Kanunu'nun 357.maddesi) uyarınca hâsılat kirası ile kiralayan, kiracıya bir ücret karşılığından ürün veren bir malın veya hakkın kullanılmasını ve semerelerini terk borcu altına girer.Bilindiği üzere, hâsılat kira sözleşmesinin mutlaka yazılı olması gerekmez, somut olayda olduğu gibi sözlü olarak da yapılabilir. Bu sözleşmeler belli süreli olarak yapılabileceği gibi süresiz de yapılabilir veya belli bir süre için yapılan sözleşmenin sonradan süresi belirsiz hale gelmesi de olanaklıdır. Hasılat kira sözleşmelerinin feshine ilişkin düzenlemeler ise Borçlar Kanunu'nun 285. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, özellikle sözleşmeyi sona erdiren fesih hakkı 285. maddenin 2. fıkrasında yer almıştır. Kira sözleşmeleri sözleşmede veya yasada öngörülen ihbar sürelerine uyularak taraflarca her zaman feshedilebilir. Ancak hemen belirtilmelidir ki zirai amaçlı hasılat sözleşmesinde fesih ihbarının aksine sözleşme hükmü bulunmaması durumunda mahalli örfe bakılarak ilkbahar ve sonbahar dönemleri içinde yapılıp yapılmadığının açıklıkla saptanması gerekir. Çünkü Borçlar Kanununun 285. maddesinde "Müddet hakkında akit veya mahalli adet ile hilafına bir hüküm tayin edilmemiş ise iki taraftan her biri en aşağı altı aylık bir ihbar müddetine riayet şartıyla akdi feshetmek selahiyetini haizdir. Hilafına bir mukavele yok ise, zirai gayrimenkullerde mahalli adetçe cari ilk veya sonbahar mevsimleri için diğer bütün icarlarda her hangi bir zaman için feshin ihbarı caizdir." denilmiştir. Yasada belirtilen ilkbahar vadesi kiracının daha az masrafla taşınabilmesini, sonbahar vadesi ise hasılatını kaldırabilmesini temin için kabul edilmiştir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olay değerlendirildiğinde, zirai hasılat kirası nedeniyle kiracı olan davalılara noter vasıtasıyla çekilen ilk ihtarın 20.06.2011, ikinci ihtarın ise 29.08.2011 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın ise yasada öngörülen altı aylık ihbar müddeti beklenmeksizin 03.11.2011 tarihinde açıldığı sabittir.Bu durumda, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceği gözetilerek, dava tarihinde yasada belirtilen feshi ihbar koşullarının oluşmadığı ve davalıların bu tarih itibariyle kiracı olduğu dikkate alınarak davanın reddi gerekirken, aksine düşüncelerle kabulü doğru değildir. Kabüle göre de, alınan ziraat bilirkişi raporunda taşınmazda ekili olduğu bildirilen ayçiçeği bitkisinin hasat mevsimi hakkında bir açıklama bulunmadığından yetersiz rapora göre karar verilmeside isabetsizdirDavalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.