MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.10.2015 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil istemine ilişkindir.Davacı, eşi olan mirasbırakan ...'nun 5808/103200 paydaşı olduğu 292 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki payını ileride tekrar kendisine devredilmek üzere muvazaalı ve bedelsiz olarak damadı olan davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, murisin kızı olan diğer davalı ... tarafından davalı ... aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasında davalı ...'in kabul beyanı gözetilerek davalı ...'in taşınmazdaki 348/103200 payının diğer davalı ... adına tesciline karar verildiğini ve anılan payın tapuya tescil edildiğini, davalıların da muvazaalı işlemde bulunduğunu ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına tescil talebinde bulunmuş; yargılama sırasında ise miras payı oranında adına tescil istemiş ve ... Bankasının muris aleyhine yaptığı icra takibine murisin yaptığı itirazın iptaline karar verilmesi üzerine takibi karşılıksız bırakmak amaçlı olarak devrin yapıldığını bildirmiştir.Davalılar, davalı ...'in 28.02.1990 tarihinde muristen 408/103200 oranında pay satın aldığını, ticaretle uğraşan murisin nakte ihtiyacı olması nedeniyle çekişmeli taşınmazdaki 5400/103200 oranındaki payını da 4 kız çocuğuna sattığı halde davalı ...'in taşınmazda payı bulunduğu ve araziyi birlikte değerlendirmek için taşınmazdaki murise ait anılan payın da davalı ... adına kayıtlandığını, bilahare taşınmazı hisselendirmek istediklerini ancak hisse satışının mümkün olmaması nedeniyle mahkeme kararı ile bunu aştıklarını belirtip davanın reddini savunmuşlar; daha sonra davalı ... duruşmada murise ait 5400/103200 payı da satın aldığını, ancak davalı ...'den aldığı paraya karşılık dava konusu taşınmazdaki bir kısım payı Hanife'ye devrettiğini bildirmiştir.Mahkemece, satışın muvazaalı olmadığı, gerçek bir satış olduğu, diğer davalı ...'nin de bir kısım hisseyi mahkeme kararı ile tescille kazanmasının da yörede hisseli taşınmazların tapuda satış işlemi gerçekleştirmeyip mahkeme kararı ile kazanması olarak değerlendirileceği, miras yolu ile taşınmazın kaldığı iddiasına itibar edilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği, toplanan deliller ve noksanın tamamlanması suretiyle getirtilen belgelerden; 1932 doğumlu mirasbırakan ...'nun 16.06.2002 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak 29.08.1999 tarihinde evlendiği ikinci eşi davacı ... ile ilk eşi ...'den olma çocukları davalı ... ile dava dışı ...'ın kaldıkları, mirasbırakanın 292 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 408/103200 payını kızı ...'in eşi olan davalı ...'e 28.02.1990 tarihli satış akti ile temlik ettiği, bilahare murisin taşınmazdaki 5400/103200 payını da davalı ...'e 26.03.2002 tarihli satış suretiyle devrettiği ve aynı tarihli hisse tevhiti ile davalı ...'in payının 5808/103200 olarak tapuya kayıtlandığı, diğer davalı ... tarafından davalı ... aleyhine 12.05.2011 tarihinde .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/238 E. sayılı dosyası ile açılan tapu iptal ve tescil davasında davalı ...'in kabul beyanı gözetilerek Mahkemenin 2012/114 K. sayılı ilamı ile davalı ...'in taşınmazdaki 1348/103200 payının diğer davalı ... adına tesciline karar verildiği ve anılan payın 27.09.2012 tarihinde tapuya tescil edildiği, Vakıflar Bankasının muris aleyhine 06.05.1999 tarihinde .... İcra Müdürlüğünün 1999/10295 takip sayılı dosyası ile 12.575.734.940 TL alacağın tahsili istemi ile yaptığı icra takibine murisin yaptığı itirazın .... Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.03.2002 tarihli 1999/807 E. 2002/295 K. sayılı kararı ile iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK. nun 33. maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak hâkime aittir. Eldeki dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre 6098 sayılı TBK. nun 19. maddesi ve 01.04.1974 tarihli 1/2 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararında ifadesini bulan muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hâl böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, yukarıda değinilen ilkeler ışığında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirme yapılmaksızın ve noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 27.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.