MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 15.12.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat ..., davalı ... Tapu Sicil Müdürlüğü vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, sahtecilik, yolsuz tescil ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ile tescil isteğine ilişkindir.Davacı, okur yazar olmadığını, kardeşi olan davalılardan ...'in babaları olan ortak mirasbırakan ...'dan intikal eden 40 adet taşınmazın miras ile ilgili işlemlerin hızlı yürümesi ve dava vs. takipler için vekâletname istediğini, ancak okuma yazma bilmemesinden faydalanan davalı ...'in kendisini noter yerine tapuya götürerek satış akti ile taşınmazlardaki payını ...'in de aralarında bulunduğu erkek kardeşleri olan davalıların üzerlerine aldığını, bütün resmi işlemleri parmak basarak yaptığı halde işlem sırasında eli tutturularak imzasının alındığını ve akitteki "okundu" yazısının kendisine ait olmadığını, çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgenin kamulaştırma sahası içersinde kalması nedeniyle bilgi sahibi olmak için 11.02.2013 tarihinde avukata vekâlet vermesi sonucunda hileli işlemlerden haberi olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar ..., hak düşürücü ve zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının anneleri ... ve diğer kız kardeşleri ... ile birlikte miras payını aynı akitle devrettiği gibi satışın fiilen 2001 yılında yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Davalı idare, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece,davalı ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine; diğer davalılar yönünden satışın gerçek olduğu ve hileli işlemin bulunmadığı, davacının kendisinin zorla tutanağa imza attığını ispatlayamadığı gibi, resmi senedin aksinin ancak sahteliği ispat edildiği takdirde geçerli olacağı, davacının tapuda satış işlemi yaptığını bilmemesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği, toplanan deliller ve noksanın tamamlanması suretiyle getirtilen belgelerden; mirasbırakan ...'in 04.06.1996 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak dava dışı eşi ... ile ondan olma çocukları davacı ... ve davalılar ... ile dava dışı ..., ...'ün kaldığı, davacının mirasbırakandan intikal eden 39 adet (... köyünde kain 43, 49, 57, 65, 73, 85, 106, 125, 146, 221, 229, 249, 263, 285, 384 ve 467 parsel sayılı taşınmazlar ile 1/2 oranında paydaşı olduğu 90, 96, 113, 116, 179, 182, 213, 215, 354 ve 437 parsel, 1/3 oranında paydaşı olduğu 82 ve 292 parsel ve 1/6 oranında paydaşı olduğu 104 parsel ile Hasankeyf köyünde kain 65, 124, 145, 162, 457 ve 502 parsel sayılı taşınmazlar ile 1/2 paydaşı olduğu 93, 156 ve 531 parsel ve 3/40 oranında paydaşı olduğu 136 parsel sayılı) taşınmazdaki paylarını 16.09.2002 tarihli satış akti ile erkek kardeşleri olan davalılara temlik ettiği, aynı akitle diğer mirasçılar ...'ün de taşınmazlardaki paylarını anılan davalılara temlik ettikleri, 73 parsel sayılı taşınmazı davalıların 3. kişi ...'a dava tarihinden önce 17.02.2006 tarihli satış akti ile temlik ettikleri, dava konusu 39 parsel sayılı taşınmazın ise akte konu olmadığı (taşınmaza davacının hiçbir zaman malik olmadığı), çekişme konusu 11 adet ( 82, 96, 104, 106, 113, 116, 125, 146, 179, 182, 221 parsel sayılı) taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine kamulaştırma şerhi konulduğu, kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiği ancak hâlen davalılar adına sicil kaydının olduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; dava konusu 39 parsel sayılı taşınmaz akte konu olmadığı (davacının kayıttan veya mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı) gibi 73 parsel sayılı taşınmaza ise davada kendisine husumet yöneltilen davalılar ...'in dava tarihinde kayıt maliki olmadıkları anlaşıldığına ve bu gerekçe ile sonucu itibariyle doğru olan 39 ve 73 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki ret kararında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı vekilinin öteki ( dava konusu 38 adet taşınmaza) ilişkin temyiz itirazlarına gelince;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriğinden davacının, sahtecilik, yolsuz tescil ve hile hukuksal nedenlerine dayandığı anlaşılmaktadır.Hukuki sebeplerden bir tanesinin öteki hukuki nedenin incelenmesine olanak verir nitelikte bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Nitekim, yargısal uygulama bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Öyle ise, dava dilekçesinde ileri sürülen ve kamu düzeni ile ilgili bulunan sahtecilik ve yolsuz tescil iddiasının öncelikle araştırılması gereklidir.Sahteciliğin veya yolsuz tescilin saptanması hâlinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu nedenler üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur. Davacı,16.09.2002 tarihli sözleşmedeki "okundu" ibaresinin kendisine ait olmadığı gibi okuma yazma bilmediğini ileri sürmüş, ancak mahkemece, bu hususlar üzerinde yeterince durulmadan işin esası hakkında karar verilmiştir.Bilindiği üzere; taşınmazların satışına ilişkin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 1994/5623 sayılı Tapu Sicili Tüzüğünün 16. maddesinde "taraflar resmi senetteki imza yerine "okudum" ibaresini yazdıktan sonra imza yerlerini imzalar." hükmü düzenlenmiştir.Bunun yanısıra aynı Tüzüğün 17. maddesinin b fıkrasında ise " taraflardan biri veya birkaçı okuma yazma bilmiyorsa işlemlerde iki tanık bulundurulur." hükmü getirilmiştir. Öte yandan;hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı hâlinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Diğer taraftan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Hâl böyle olunca, öncelikle 16.09.2002 tarihli satış sözleşme aslının getirtilerek sözleşme sayfasında davacının imzası yerindeki " okudum" şeklindeki yazının kimin eli ürünü (davacıya mı yoksa bir başkasına mı ait) olduğunun Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla tespit ettirilmesi, sahte olmadığının saptanması hâlinde davada dayanılan diğer hukuki neden olan yolsuz tescil ( davacının okuma yazma bilip bilmediği dolayısıyla sözleşmenin iki tanık huzurunda yapılıp yapılmaması gerektiği) üzerinde durulması, davacının okuma yazmasının bulunup bulunmadığının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması, sözleşmenin resmiyete uygun olduğunun belirlenmesi hâlinde ise davada dayanılan diğer hukuki neden olan hile üzerinde yukarıda değinilen ilkeler ışığında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, davacının temliki işlemi öğrendiği tarihin duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak olan delillerlerin birlikte değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma kapsamına göre davacı vekilinin davalı ... hakkındaki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.- TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar ...'den alınmasına, 27.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.