Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5159 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5373 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki davadan dolayı .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.05.2013 gün ve 2011/137 esas 2013/182 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 17.06.2015 gün ve 8262-9025 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne; ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne dair verilen kararın dahili davalılar ... vekili tarafından temyizi üzerine, Dairece; '' ... elatmanın önlenmesi ilkeleri doğrultusunda soruşturma yapılmadığı gibi keşifte yapılan uygulama ve düzenlenen bilirkişi raporu hüküm vermeye elverişli değildir. Hâl böyle olunca, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile yeniden keşif yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Öte yandan, davalı taraf savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunduğu halde, bu konuda olumlu olumsuz karar verilmemiş olması da isabetsizdir. Kabule göre de, tecavüzlü alanın arsa vasfı esas alınarak ecrimisil miktarı saptanması gerekirken, davalı tarafa ait taşkın yapının getireceği gelire göre belirlenen ecrimisile hükmedilmiş olması da doğru değildir.'' gerekçesi ile bozulmuş, dahili davalılar ... vekili tarafından karar düzeltme istenmiştir.Davacılar, paydaşı oldukları 149 ada 34 parsel sayılı taşınmaza, komşu 23 parsel maliki davalıların taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek el atmanın önlenmesi, yıkım ve dava tarihi olan 29.03.2011 tarihinden geriye dönük 5 yıllık 10.000,00 TL (ıslah ile birlikte 10.614,00 TL) ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar ... ve ..., cevap vermemişlerdirDahili davalılar ... husumet itirazında bulunarak davanın esastan da reddini savunmuşlar, ayrıca savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunmuşlar; diğer dahili davalı ... ise cevap vermemiştir. Mahkemece; davacıların paydaşı olduğu taşınmaza komşu 23 parsel sayılı taşınmazdaki binanın taşkın olduğunun keşfen saptandığı gerekçesi ile davalılar ve dahili davalılar hakkındaki elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne; bilirkişi raporuna atfen dava konusu binadaki 6 adet daire için 2006-2010 dönemi için hesaplanan 50.100,00 TL ecrimisilin davalılar ve dahili davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 149 ada 34 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıların mirasbırakanlarına ait olduğu, komşu 23 parsel sayılı taşınmazın karı koca olan davalılar ... ve ... adına eşit hisse ile kayıtlı iken ...'in torunları olan ..., ... ve ...'a, ...'in ise torunları olan ..., ... ile torunları ... eşi ...'a eşit hisse ile dava (29.03.2011) tarihinden önce 12.04.2010 tarihli satış suretiyle temlik ettikleri, davacıların 21.01.2013 tarihli dilekçe ile ıslah etmek suretiyle olmazsa 6100 sayılı HMK. nun 124/4. maddesi uyarınca davayı ..., ..., ..., ..., ... ve ... adlı kişilere teşmil ettiği, davalı ...'in karar (22.05.2013) tarihinden önce 04.05.2013, davalı ...'in ise karar tarihinden sonra 28.05.2013 tarihinde öldüğü, veraset ilamlarına göre davalılar ... ve ...'in mirasçılarının torunları (kendilerinden önce 20.02.1995 tarihinde ölen kızları ...'ın ikinci eşi ...'dan olma çocukları) ..., ..., ... ile (yargılama sırasında 19.04.2013 tarihinde ölen kızları ... çocukları) ... ve ...'ın kaldığı, verasete esas olacak şekilde nüfus kayıtlarına göre ise ....'ın ilk eşi ...'den olma çocuğu ...'in de davalılar ... ve ...'in mirasçısı olduğu, 23 parsel sayılı taşınmazın kayit malikleri ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın davaya dahil edilip yargılama sürdürülerek anılan kişiler hakkında da hüküm kurulduğu, davalılar ... ve ... tarafından yaptırılan ve onların tasarrufunda bulunan dava konusu binanın bir kısmının keşif neticesinde tanzim edilen fenni bilirkişi raporuna göre davacılara ait 34 parsel içersinde kaldığı, binanın ana nüvesinin ise komşu 23 parsel sayılı taşınmazda bulunduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere;elatma olgusu haksız bir eylem olup, Türk Medeni Kanununun 683. maddesi hükmünden kaynaklanan elatmanın önlenmesi davaları haksız fiil kimin tarafından gerçekleştirilmiş ise, ona karşı açılacağı, başka bir ifade ile husumetin 6100 sayılı HMK. nun 50. (1086 sayılı HUMK.’nun 38.) maddesi hükmü uyarınca eylemi yapan kişiye yöneltilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 684. hükmü gereğince ise taşınmazın üzerindeki yapılar zeminin mülkiyetine tabi olup zeminde pay sahibi olan kişilerin anılan düzenleme gereği yapıda da hak sahibi bulundukları (diğer bir deyişle yıkım istekli davalarda husumetin, yıkılması istenilen ve mütemmimcüz niteliği taşıyan binanın yer aldığı taşınmaz maliklerine yöneltilmesi gerekeceği) tartışmasızdır. Oysa, dava binanın ana nüvesinin bulunduğu komşu 23 parsel sayılı taşınmaza yönelik açılmasına karşın dava tarihinden önce komşu taşınmazı satın aldıkları halde dava dilekçesinde ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın davalı olarak gösterilmediği (dava dilekçesinde ... ve ...' in davalı olarak gösterildiği) gibi kayıt maliki olmaları ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ı davada davalı durumuna getirmez. Diğer taraftan; bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılmayacağı gibi, ıslah yoluyla da davanın tarafları değiştirilemez.Öte yandan; davacıların komşu parsel maliklerini bilebilecek durumda olması karşısında davacıların kabul edilebilir bir yanılgı sonucu dava açtığından bahsedilemeyeceğinden olayda 6100 sayılı ...nun 124. maddesinin uygulanma yeri de yoktur. Bu durumda, davalı ...'in yargılama sırasında, diğer davalı ...'in ise karar tarihinden sonra ölümü ile onlar tarafından vaki haksız fiil niteliğindeki elatmanın sona erdiğinin kabul edilmesi gerektiği, buna karşın yıkım isteği yönünden ise davada kayıt maliklerine yöneltilen bir husumet bulunmadığından davalılar ... ve ...'e husumet düşmeyeceği kuşkusuzdur. Esasen davaya dahil edilen kişilerin haksız eylemleri var ise ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı da açıktır. Ancak, mirası reddetmeyen mirasçıların, murislerin halefi sıfatı ile elatmanın önlenmesi yönünden yargılama giderlerinden ve ecrimisilden sorumlu olacakları kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca, öncelikle veraset ilamları ile verasete esas teşkil eden nüfus kayıtları arasında çelişki giderilerek ölen davalıların varsa mirası reddedenler dışında kalan tüm mirasçılarının davada yer almalarının ( gerektiğinde mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık durumunu belirleyen kararın alınması için önel verilmesi suretiyle taraf teşkilinin) sağlanması, ondan sonra alanında uzman bilirkişiler ile taşınmaz başında keşif yapılarak 23 parseldeki yapının davacıların 34 parsel sayılı taşınmazının zeminindeki kapladığı alanın (tecavüz miktarının) belirlenmesi, yargılama devam ederken davalı ...'in ve karar tarihinden sonra ise davalı ...'in ölmesi nedeniyle tespit edilen zemine (arsaya) onlar tarafından vaki haksız fiil niteliğindeki elatmanın önlenmesi isteği yönünden dava konusuz kalmış olduğundan anılan kişiler bakımından "elatmanın önlenmesi isteği hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davanın açılmasına sebebiyet veren davalıların mirasçılarına yükletilmesi, ecrimisil isteğinin ise niteliği itibariyle ölenlerin mal varlığını ilgilendirdiği ve mirasçılara geçen haklara ilişkin bulunduğu gözetilerek davalı murislerin 34 parseldeki kullandığı taşkın kısım (zemin geliri) üzerinden talep edilen dönemler için ecrimisil miktarının belirlenmesi ve tüm mirasçıların bu miktar üzerinden miras payları oranında sorumlu tutulması, yıkım isteği yönünden ise davada kayıt maliklerine yöneltilen bir husumet bulunmadığı gözetilerek davalılar ... ve ... hakkında davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken haklarında usulüne uygun dava bulunmayan ..., ..., ..., ... ve ... hakkında davalı murislerin mirasçısı olarak değil (davalı ...'ın mirasçı sıfatı bile bulunmadığı halde) davalı olarak işin esası hakkında karar verilmesi, ölen davalıların mirasçıları belirlenerek taraf teşkili sağlanmadan, binanın davacılara ait taşınmaza tecavüz miktarı açıklığa kavuşturulmadan, davalılar tarafından yaptırılan binanın geliri üzerinden ecrimisil hesabı yapılarak ve 6100 sayılı HMK. nun 26. maddesine aykırı olarak talep aşılmak suretiyle hesaplanan ecrimisile hükmedilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Öte yandan; yargılama sırasında ... 18 yaşını ikmal ettiği halde karar başlığında kendisini evlat edinen anne (...) ve babası (Rahmi) ile birlikte davalı gösterilmesi de isabetsizdir. Anılan bu hususlar karar düzeltme isteği üzerine, yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, dahili davalılar ... vekilinin karar düzeltme isteğinin 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 17.06.2015 gün ve 2014/8262 Esas-2015/9025 Karar sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve yerel mahkemenin 22.05.2013 gün ve 2011/137 Esas-2013/182 Karar sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.