Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5152 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16684 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde ve duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedilip, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir. Mahkemece, bakım borçlusunun hakkaniyete aykırı davrandığının ispatlanamadığı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında da taşınmazları olduğu, devri yapılan taşınmazlar ile eldeki taşınmazların değerleri arasında nisbetsizlik olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Çekişme konusu 5 parça taşınmaz mirasbırakana aitken, 04/09/2006 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile torunu olan davalıya temlik edildiği, mirasbırakanın 26/10/2012 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geriye davacı çocukları ile davalının babası olan dava dışı ...’i bıraktığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614, BK m. 514).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19, BK m. 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olayda, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleme olanağı yoktur. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi için mahallinde keşif yapılarak çekişmeli taşınmazların ve mirasbırakan adına kayıtlı taşınmazların değerinin uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanması, temlik edilen taşınmazların değerinin mirasbırakanın toplam mal varlığına oranı, temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yetinilerek, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.