MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir. Davacı, ortak mirasbırakan babaları Kamil Sinop’un, 11, 12, 13, 14, 1691, 1775, 1776 ve 1809 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akti ile davalılara temlik ettiğini, aynı taşınmazlara yönelik olarak vasiyetname de düzenlediğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapuların iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir. Davalılar, kız evlatları olarak mirasbırakanın bakımını dönüşümlü olarak yaptıklarını, murisin tek erkek evladı olan davacıdan defalarca şiddet gördüğünü, bunun ceza dosyalarına yansıdığını, davacının bu husumetten yola çıkarak mal kaçırma iddiasında bulunduğunu, sözleşmenin murisin korunup kollanma amacı taşıdığını, mal kaçırma ve muvazaanın sözkonusu olmadığını, belirtilen vasiyetname incelendiğinde murisin davacıya ev aldığının, dava dışı kızına da para verdiğinin görüleceğini, bakım borçlusu olarak görevlerini tam anlamıyla yerine getirdiklerini, davacının murisle ölümüne kadar görüşmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 8 parça taşınmazın mirasbırakana aitken, 21/01/2010 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızlarına temlik edildiği, mirasbırakanın 27/12/2010 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geriye davacı oğlu Haydar, davalı kızları Hidayet ve ... ile dava dışı kızı ...’yi bıraktığı, ....Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/203 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamada tarafların annelerinin, malik olduğu 10 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma akti ile eldeki davanın davacısı Haydar’a yaptığı temlikin muvazaalı olduğu iddiası ile diğer mirasçılar tarafından açılan davanın kabulle sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614, BK m. 514).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19, BK m. 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olayda, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleme olanağı yoktur. Şöyle ki, mevcut delil durumunun davayı kabule yeterli olmadığı, davacı tanıklarının dinlenmediği görülmektedir. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle davacı tanıklarının dinlenmesi, temlik edilen taşınmazların mirasbırakanın toplam mal varlığına oranının belirlenmesi, temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı tespit edildikten sonra temlikin mal kaçırma amaçlı mı yoksa gerçekten ölünceye kadar bakım amacı ile mi yapıldığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kuvuşturulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.