Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5150 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 598 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/03/2010NUMARASI: 2008/49-2010/72Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılama sonunda, Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.05.2012 Cuma günü saat 09.45'te daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi 'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, maliki olduğu 52 ada 18 parsel sayılı taşınmaza bina yapmak, dilediği bedel ve koşullarda satmak üzere yüklenici olan dava dışı M.A. K.'yı vekil tayin ettiğini, vekil M.A.'in, başka bir yer gösterdiği halde, çekişmeli 52 ada 18 sayılı parseldeki 10/188 payı kendisine vekaleten davalıya sattığını; davalının, işin aslını öğrenince bu duruma itiraz ettiğini, vekaletten azlettiği M.A. ile davalı arasında düzenlenen 30.1.2003 tarihli sözleşmede, 5.800 Amerikan Doları nakit, 3.500,00.-TL karşılığı verilen çeklerin ödenmesi halinde 2384 ada 18 sayılı parseldeki 10/188 payın davalı tarafından iade edileceği hususunda anlaşmaya varıldığını; sözleşmede taahhüt edilen ödemenin yapılmış olmasına karşın, taşınmazdaki payın iade edilmediğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı; davalının ise, davacının, vekaletten azil tarihinden sonra M.A. ile aralarında düzenlenen 30.1.2003 tarihli sözleşme gereğince bir hak talebinde bulunamayacağını, tarafı olmadığı ve yetkili vekili tarafından düzenlenmeyen sözleşmeye dayanarak istekte bulunamayacağını, kaldı ki, sözleşmede belirtilen çek bedellerinin kendisi tarafından tahsil edildiğini, ancak, nakit olarak ödenmesi taahhüt edilen 5.800 Amerikan Dolarının ödeneceği düşüncesiyle sözleşmeyi imzaladığı halde, ödemenin sürekli ertelendiğini, halende ödenmediğini belirterek davanın reddini savunduğu görülmektedir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 52 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 10/188 payın davacı adına kayıtlı iken, 16.1.2001 tarihinde davacıya vekaleten dava dışı M.A. tarafından satış suretiyle davalıya devredildiği, davacı tarfından, 24.12.2002 tarihli azilname ile vekaletten azledilen M.A. ile davalı arasında düzenlenen 30.1.2003 tarihli sözleşmede, davalının, "M.A.'ten 16.1.2001 tarihinde almış olduğum 2384 ada 18 sayılı parseldeki hissemi anlaşarak iade ediyorum. Karşılığında 5.800 Amarikan Doları nakit, 3.500.000.000.-TL. (3.500,00.-TL) 25.4.2003 tarihli Deniz Bank.. Şubesinden alınan çek karşılığı ödenince tapuyu iade edeceğim, kendisinden başka hiçbir şey talep etmeyeceğim, aksi halde, almış olduğum para ve çeki iade edeceğim" şeklinde beyanda bulunduğu, sözleşmenin davalı ve M.A. tarafından imzalandığı, davalının, sözü edilen belgedeki imza ve içeriğine karşı çıkmadığı, ne var ki, bedelin tamamının ödenmediğini savunduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun 38. maddesi uyarınca " Bir kimse, selahiyetli olmadığı halde diğer bir şahıs namına bir akit yaptığı takdirde bu şahıs bu akde icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmaz...", diğer bir deyişle, yetkili olmayan kişinin yaptığı akit, asılın icazet vermesiyle geçerli hale gelir ve bağlayıcı olur. Somut olayda, davacı, azlettiği vekil ile davalı arasında düzenlenen 30.01.2003 tarihli sözleşmeye icazet vermiş bulunmaktadır.Nitekim, davacı, eldeki davayı açmakla da anılan sözleşmeye icazet verdiği yönündeki iradesini ortaya koymuştur.Diğer yandan, sözü edilen bu sözleşmenin her iki yanada hak ve borçlar yüklendiği, sözleşmede öngörülen bedelin ödenmesi durumunda taşınmazın iade edileceği hususlarının düzenlendiği tartışmasızdır. Bu durumda, tarafların iddia ve savunması gözetildiğinde, aralarındaki çekişmenin, Borçlar Kanunun 81. maddesindeki "Mütekabil taahhütleri muhtevi olan bir akdin ifasını talep eden kimse, akdin şartlarına ve mahiyetine nazaran bir ecelden istifade hakkını haiz olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş veya ifasını teklif eylemiş olmak lazımdır." şeklindeki düzenleme gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır. O halde, davacının, karşılıklı edimleri içeren sözleşmeye dayanarak çekişme konusu taşınmazdaki payın tapu kaydının iptali ve adına tescilini isteyebilmesi için Borçlar Kanunu'nun 81.maddesi hükmü uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur. Ne var ki, bu konuda mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez.Hal böyle olunca, davacı tarafından, sözleşmede öngörülen edimlerin yerine getirilip, getirilmediği hususunun açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.