MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan babası ...’ün, 1262 ada 11 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümün 1/2 payını ikinci eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile mirasbırakan adına tescilini istemiştir.Davalı, mirasbırakanın davalı oğlunun kredi borcunu ödemek için borç para aldığını, karşılığında dava konusu taşınmazın ½ payını satış suretiyle devrettiğini, 19 senelik evliliği boyunca mirasbırakana baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 1262 ada 11 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 nolu bağımsız bölüm mirasbırakan ...’e ait iken 07/07/2009 tarihinde 1/2 payını satış suretiyle davalıya temlik ettiği, mirasbırakanın 04/11/2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ile davalı ikinci eşinin kaldıkları anlaşılmaktadır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, Türk Medeni Kanunu'nun 6. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190.maddeleri uyarınca, herkes iddiasını kanıtlamak zorundadır.Somut olayda, muvazaa iddiası davacı tarafça kanıtlanmış değildir. Kaldı ki, mirasbırakanın mal kaçırma gibi düşüncesi olsaydı, taşınmazın tamamını devretmesi gerekirdi. Ancak mirasbırakan taşınmazın ½ payını davalıya temlik etmiştir.Hal böyle olunca, davanın reddine karar vermek gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Kabule göre de, iptal edilen ½ paydan davacının miras payı oranında tescile karar verilmesi gerekirken, bu payın tümünün davacı adına tesciline karar verilmesi de doğru değildir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.