Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5144 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3354 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/12/2009NUMARASI: 2009/189-2009/311Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölüme, davalının kullanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ev ecrimisile karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının gelini olduğunu, davacının iznine dayalı olarak aile konutu olarak kullandıklarını, boşanma davasının kesinleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “… davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Diğer taraftan, davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının davacının mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak da kabul edilemez. Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesi isteğiyle birlikte davacının, davalıya gönderdiğini ileri sürdüğü ihtarnamenin mevcudiyeti halinde, ihtarnamenin tebliğ tarihi gözetilmek suretiyle belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi, aksi halde muvafakatın dava açılmakla geri alındığının kabulü ile elatmanın önlenmesine, ancak ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar,davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi .....raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, hükmüne uyulan Daire bozma kararı gereğince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.Ancak, kabul tarzı itibariyle davacının faiz isteği gözetilerek, mahkemece hüküm altına alınan ecrimisilin , dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken, dönem sonları itibariyle işleyecek yasal faizin hüküm altına alınmış olması doğru olmadığı gibi, dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden davada vekille temsil edilen davacı yararına avukatlık ücreti takdir ve tayin edilmesi gerekirken, yargılama aşamasında harcı ikmal edilmeyen değer üzerinden fazla vekalet ücretinin hüküm altına alınmış olması da isabetsizdir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.