Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5143 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4316 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: MARMARİS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/12/2009NUMARASI: 2009/447-2009/669Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 130 ada 50 parsel sayılı taşınmazın 235.28 m²’lik kısmının idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, tescile tabi olmadığını ileri sürerek, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan yaklaşık 235.28 m²’lik kısmının tapusunun iptaline, varsa üzerindeki muhtesatın yıkımına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 3402 Sayılı Yasa’nın 5841 Sayılı Yasa ile değişik 12/son maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan iptal, sicil kaydının kütükten terkini ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli 130 ada, 50 parsel sayılı taşınmazın 28.11.1990 tarihli kadastro tespit çalışmaları sırasında davalı N. Ü.adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 27.04.1992 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 06.08.2003 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.Somut olayda, tescilin dayanağı olan tespit tutanaklarının kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece davanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Özellikle, bu hususlar gözetilerek davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazı yerinde değildir, Reddine.Ancak, hemen belirtilmelidir ki; her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihada göre davasında haklı olduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da İnançları Birleştirme Kararı nedeniyledavayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yargısal uygulamada da kararlılık kazanmıştır.(Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297). Bunun yanında, avukatlık ücreti de yargılama giderlerinden sayılır(29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı). Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa da değinmiştir.Hazinenin davasında haklı olup olmadığını belirlemek amacıyla dava konusu taşınmazın 3621 Sayılı Yasa ve 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalıp kalmadığının saptanmasında zorunluluk vardır. Ancak mahkemece bu yönde bir araştırma ve uygulama yapılmış değildir. Bununla birlikte; idarece tanzim edilen kıyı kenar çizgisinin de idari yargı yerinde iptal edildiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar karşısında, taşınmazın belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalması halinde davacı Hazinenin dava tarihinde davasında haklı olacağı dikkate alındığında ve yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düştüğü gözetildiğinde davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücreti ile maktu harçtan sorumlu tutulması gerekeceğinde kuşku yoktur.Hal böyle olunca, yerinde 3621 Sayılı Yasa ve 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olarak uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak taşınmazın saptanacak kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalıp kalmadığının saptanması ve oluşacak duruma göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken, değinilen husus göz ardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı Hazinenin, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.