Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olduğu 1832 parsel sayılı taşınmazda bulunan istasyon sahasındaki 6 nolu dükkanın davalı tarafından yap işlet modeline göre işletildiğini, işletme süresinin 08.1.2008 tarihinde sona erdiğini, davalının kira bedelini yüksek bularak sözleşme imzalamadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, ecrimisil ve tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı, görev itirazında bulunarak, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kira alacağı ve tahliye talebine ilişkin olduğu, kira sözleşmesine dayalı tahliye, aktin feshi davaları ile bu davalarla birlikte açılan alacak ve tazminat davalarının Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi H.F.... D......'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminat isteklerine ilişkindir. Mahkemece, taraflar arasındaki çekişmenin 6570 Sayılı Yasa'dan kaynaklanan tahliye ve kira alacağı olduğu gerekçesiyle, HUMK'nun 8. maddesi gereğince davanın görev nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, kayden davacı idareye ait 65128 m² yüzölçümündeki 1832 parsel sayılı taşınmazda hazırlanan projesinde belirtilen şekilde ve biçimde tesis ve muhdesatlar yapılmak ve 6 yıl süre ile kullanılmak üzere "Yap, işlet, devret" modeli 8.12.2000 tarihli Noterce düzenlenen ve taraflar arasında gerçekleştirilen sözleşme hükümleri gereğince çekişmeli bölümün davalının kullanımına terkedildiğini sürenin hitam bulması sebebiyle ek sözleşme ile kullanım süresinin uzatıldığı ve ek sözleşmede öngörülen sürenin de dolması halinde ana sözleşme hükümlerine atıfta bulunularak taşınmazın tahliyesi yönünün taraflar arasında kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Tetkik edilen 8.12.2000 tarihli Ana Sözleşmenin 16.maddesinin 3.fıkrasında ise aynen "Bu sözleşme müddetinin bitiminde zımnen yenilenmiş sayılmayacağından, ihbar ve hüküm istihsaline gerek kalmaksızın yüklenici tesis ve eklentilerini terk ve tahliye ederek T.C.D.D.'ye teslim etmek zorundadır..." koşuluna yer verilmiş olup, gerçektende temditlerle uzadıktan sonra kullanım süresinin hitam bulduğu 8.1.2008 tarihinde düzenlenen teslim ve tesellüm zaptı ile taşınmazın davacı idareye teslim edildiği ve böylece taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerinin davacıya tanıdığı kullanım hakkının sona erdiği, ondan sonrakı kullanımının yeni bir akit yapılıncaya kadar "yed'i emin" sıfatıyla devam ettiği ve idarenin akit yapılması konusunda ihtaren bildirimine davalının icabet etmemesi ve yeni bir akde yanaşmaması karşısında eldeki davanın açıldığı dosya kapsamıyla sabittir. O halde, somut bu olgular ve deliller gözetildiğinde davalının taşınmazda kiracı olduğu ve kiracılık ilişkisi devam ettiği kabul edilemez. Aksine, haksız işgalci konumunda (fuzuli şagil) olduğu tartışmasızdır. Öyleyse, davacının Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilerek elatmanın önlenmesi isteğiyle birlikte belirlenecek ecrimisil mükerrer ödemeye sebebiyet vermeyecek şekilde hüküm altına alınması gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabul tarzı itibarı ile de, madem ki kiracı olduğu mahkemece benimsendi, o halde davanın reddi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi de doğru değildir. Davacının, temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.