MAHKEMESİ: KOCAELİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 11/07/2007NUMARASI: 2005/289-2007/221Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, tapuda davalı adına kayıtlı 1 parsel sayılı taşınmazın, 9,19 m2'lik kısmının belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığını ileri sürerek, tapu iptali isteğinde bulunmuştur.Davalı, davayı kabul ettiğini belirtmiştir.Mahkemece, davalının kabul beyanı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .'nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalının kabul beyanı üzerine davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı, kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 08.04.1969 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 07.09.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 08.04.1969 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince, BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.