ESAS NO : 2013/17423 KARAR NO : 2014/5090 MAHKEMESİ : KARADENİZ EREĞLİ 1. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/02/2013NUMARASI : 2011/938-2013/154Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; paydaşlararasında ecrimisil istemine ilişkindir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan tüm delillerden; dava konusu 183 ada, 40 parsel, 205 ada, 5, 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların tarafların mirasbırakanları S. C. adına kayıtlı olduğu, elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazların tamamında davalıların fındık üretimi yapmak suretiyle tasarrufta bulundukları anlaşılmaktadır.Davacılar; murislerinden intikal eden çekişmeye konu fındık bahçelerinden yararlanamadıkları gibi elde ettikleri gelirden de pay alamadıklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalılar ise paydaşlararasında yapılan parsel bazındaki paylaşıma göre çekişmeli taşınmazların kendi kullanımlarına bırakıldığı savunmasında bulunmuşlardır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)Somut olaya gelince; mirasbırakan S. C. 'den intikal eden 4 parça taşınmazın paydaşlar arasında parsel olarak paylaşıldığı, herbir parselde yukarıdaki ilkeler uyarınca fiili kullanma biçiminin oluşmadığı anlaşılmaktadır.Öte yandan, paydaşlar arasında fiili kullanma biçimine veya harici taksime değer verilebilmesi için o kullanma biçimi yada harici taksimin ayrı parsele yönelik olması tüm paydaşları bağlayıcı nitelik taşıması gerekir. Parsellerin paylaşılması şeklinde oluşan kullanma biçimine değer verilemez ve böyle bir kullanma biçimi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun paylı mülkiyet hükümlerini öngören 688 ve devam eden hükümlerine uygun düşmeyeceği gibi hukuki himaye de görmez.Halböyle olunca; tümü davalılar tarafından kullanılan çekişmeli taşınmazlar yönünden davacıların payı oranında belirlenecek ecrimisile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.