MAHKEMESİ: YAZIHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 04/11/2008NUMARASI: 2007/55-2008/112Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki bulunduğu 982 parsel sayılı taşınmazı davalıların ekim yapmak suretiyle işgal ettiklerini ileri sürüp, elatmanın önlenmesine ve muhtesatın yıkımına karar verilmesini istemiştir. Davalılar, dava konusu taşınmazı uzun yıllardır ecrimisilini ödeyerek kullandıklarını, taşınmazı satın alma talebinde bulunduklarını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazı bir kısım davalıların ekim yapmak suretiyle işgal ettikleri gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 982 parsel sayılı taşınmazı davalılar H., M., B. ve H.’in haklı ve geçerli bir nedenleri olmaksızın ekim yapmak suretiyle kullandıkları belirlenmek suretiyle anılan davalılar yönünden davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalılar H., B. ve M.’un temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalı M.’un temyizine gelince; dosya kapsamına, mevcut mirasçılık belgesine göre davalı H. B.’ın 25.10.2006 tarihinde öldüğü, davanın açıldığı tarihte olü olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. HUMK.taraf Ehliyetini tanımlamamış 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir.Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini,medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış,8,28,47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını,her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarakta taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır.Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur.Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır.Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı,dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.Mahkemece, kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.Hal böyle olunca dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalı H.hakkında açılan davanın reddi gerekirken, işin esasına girilip bu davalı yönünden mirasçıları davaya dahil edilerek, mirasçı M.B. yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.Davalı M.’un bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.