MAHKEMESİ : ÜSKÜDAR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/12/2009NUMARASI : 2009/63-2009/274Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaşı olduğu 90 parsel sayılı taşınmaza komşu 89 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölüm maliki davalının projeye aykırı olarak sağır duvara pencere açtığını, eyleminin komşuluk hukukuna aykırı olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve pencerenin kapatılması isteğinde bulunmuştur. Davalı, davacı taşınmazına fiili bir elatmanıunmadığını, pencerenin komşuluk hukukuna aykırılık teşkil etmediğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile pencerenin 50x40 ölçülerinde küçültülmesine, sabit pencere haline getirilmesine ve buzlu camın takılması suretiyle uyuşmazlığın giderilmesine karar verilmiştir. Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. n kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve pencerelerin kapatılması isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 90 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğu, bu taşınmaza komşu 89 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 2 nolu bağımsız bölümünde davalı tarafından projeye aykırı olarak “sağır duvar” olarak tabir edilen bölüme pencere açıldığı, davacının anılan eyleminin komşuluk hukukuna aykırı nitelikte olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, Çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hâkim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Diğer taraftan salt projeye aykırılık İmar Yasası (32. md., 42. md.,) gereğince idari yaptırımı ve idari yargıyı ilgilendirmektedir. Somut olaya gelince; davacı taşınmazına fiilen elatma bulunmadığı, davalının kendi mülkiyet alanı içerisinde projeye aykırı olarak davacı binasına cepheli pencere açmasının TMK 737. maddesinde düzenlenen hoşgörü sınırlarını aşacak nitelikte bir davranış olarak yorumlanamayacağı gibi bu durumun komşuluk hukuku açısından zarar verici nitelikte olduğunu söyleyebilme imkânı da bulunmamaktadır. Ayrıca bir kimsenin kendi mülkiyet alanı içindeki binası veya bölümüne pencere açma olgusu Türk Medeni Kanununun 683.maddesi gereğince mülkiyet hakkının bir sonucu olup, pis koku, duman… gibi haller dışında ki somut olayda bu hususlarda bir iddiada bulunulmadığı gibi ispatta edilmediğine göre, pencere açmanın karşı tarafın aile mahremiyetinin ihlali niteliğinde olduğu da kabul edilemez. Hal böyle olunca, davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.O halde, davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine, davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.