Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5066 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1243 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/09/2012NUMARASI : 2010/296-2012/569Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı-karşı davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava ve karşı dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Davalı – karşı davalılar asıl davada, paylaştırma savunmasında bulunmuşlar, davacı- karşı davalı, paylaşım savunmasının doğru olmadığını, muris adına kayıtlı ve ortaklığın giderilmesi davasına konu olan dava dışı taşınmazların bulunduğunu belirtmiştir.Mahkemece, murisin mirasını kısmi taksim ettiği ancak taraflara güvenemeyerek öldükten sonra dava açılmasını engellemek amacıyla aracı kullanmak suretiyle devirler yaptığı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; murisin asıl dava konusu 204 ada 4 parsel ve karşı davanın konusu olan 205 ada 8 parsel sayılı taşınmazları 21.03.2002 tarihinde dava dışı A.A.e satış suretiyle devrettiği, A.'in de 29.09.2004 tarihinde sözü edilen taşınmazları dava dışı S.'e aktardığı, 12.11.2009 Tarihinde 204 ada 4 parselin S.tarafından 20/100'er hissesinin davalılar Ş. B.ve Z.'e, 40/100 hissesinin de davalı K.e satış suretiyle devredildiği, yine S.'in 05.10.2006 tarihinde 205 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 408/600 hissesini üzerinde bırakıp, 192/600 hissesini davacı Ö.'e satış suretiyle temlik ettiği, muris K. K.'ın 14.02.2004 tarihinde vefat etmesi ile geriye oğlu olan davacı Ö., davalı- karşı davacı çocukları K., Z., B. ve Ş.ile dava dışı çocukları S., Z. ve E. 'in kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacı ve karşı davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu bu temlikin kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmek suretiyle eldeki davaları açmışlardır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; davalı- karşı davacılar miras bırakanın asıl davacıya da kazandırmalarda bulunduğunu ve 205 ada 8 parsel sayılı taşınmazını temlik ettiğini belirtmiş olup, mahkemece dava dışı mirasçıları da kapsar şekilde bir araştırma yapılmamıştır.Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması böylece miras bırakanın yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacı- karşı davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.