Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5052 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2916 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KARADENİZ/EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/07/2009NUMARASI : 2002/436-2009/373Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakan K.in mal kaçırmak amacıyla 6 parça taşınmazını oğlu davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin gerçek satış olmadığını, murisin sağlığında açtığı davada irade beyanının hibe olduğunun belirlendiğini ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, murisin sağlığında muvazaa iddiasıyla aynı taşınmazlar için açtığı davanın derdest olup sonucunun beklenmesi gerektiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlar için murisin sağlığında muvazaa, hata ve hile hukuksal nedenlerine dayalı olarak açtığı, yine mirasçı H.’nin aynı nedenle açtığı tapu iptali ve tescil davalarının reddedilip, kararlar kesinleştiğinden temliklerin geçerli ve ivazlı olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, taraflar arasında kesin hüküm bulunduğu, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan K.S.in 30.08.2001 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak eldeki davanın tarafları ile dava dışı ikinci eş H.’nin kaldığı, murisin çekişme konusu 2, 4, 6, 10 ve 12 nolu bağımsız bölümler ile 992 parsel sayılı taşınmazı 28.03.1996 tarihli akitle oğlu davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Anılan taşınmazlar bakımından murisin sağlığında davalı aleyhine Karadeniz Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/69 esasta açtığı tapu iptali ve tescil istekli davanın mahkemece, taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak nitelendirilip davanın reddine dair kararın, dairenin 12.11.1998 tarih, 1998/11484 esas, 1998/12703 karar sayılı bozma ilamında davada taraf muvazaası hukuksal nedenine değil, hata ve hile hukuksal nedenine dayanıldığı hususunun vurgulandığı, mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra miras bırakan K.’in öldüğü, davanın tereke temsilcisi tarafından yürütülerek hata ve hile iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle aynı mahkemenin 29.01.2008 tarih, 1999/136 esas, 2008/16 karar sayılı ilamı ile davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın temyiz edilmeksizin 15.04.2008 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.Ayrıca; mirasçı H.’nin aynı 6 parça taşınmaz bakımından davalı aleyhine muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açtığı tapu iptali ve tescil davasının da, Karadeniz Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.10.2008 tarih, 2002/424 esas, 2008/440 Karar sayılı ilamı ile muris tarafından 1999/136 esasta açılan davanın kesin hüküm-kesin delil oluşturduğu gerekçesiyle reddedildiği ve bu kararın da temyiz edilmeksizin kesinleştiği dosya kapsamı ile sabittir.Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar.Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Somut olaya bu ilke ve olgular doğrultusunda bakıldığında, miras bırakan tarafından davalı aleyhine açılan ve 1999/136 esasta görülen davanın mirasçı H. tarafından açılan dava bakımından kesin hüküm ya da güçlü delil oluşturduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, muris tarafından açılan davada hata-hile hukuksal nedenine dayanılmış, mirasçı H. tarafından açılan davada ise, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılmıştır.Bu durumda, dava sebeplerinin aynı olmadığı kuşkusuzdur. Mirasçı H.tarafından açılan 2002/424 esas sayılı davada yanlış değerlendirme ile verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen kararın davacıları bağlayacağından söz edilemez. Anılan ilam olsa olsa o davanın davacısı H. bakımından bağlayıcı olacaktır.Hal böyle olunca; davacıların muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iddialarının incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanıp varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.