Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5037 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1283 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ERZURUM 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/10/2012NUMARASI : 2010/126-2012/581Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalıların haklı ve geçerli nedene dayanarak taşınmazı kullandıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 52 parsel davacılar adına, 53 parsel davalılar adına kayıtlı iken belediyece yapılan 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uygulaması sonucu 7218 ada 3 ve 4 parseller oluşturularak 28.07.2006 tarihinde tapuya tescil edildiği, 7218 ada 4 parselin davacılar adına, komşu parsel olan 7218 ada 3 parselin ise davalılar adına kayıtlandığı, davacıların 3 parselde bulunan davalılara ait binanın kendi parsellerine tecavüzlü olduğundan bahisle eldeki davayı açtıkları, yapılan keşif sonucu davalılara ait binanın davacıların parseline 44.48m2 tecavüzlü olduğu anlaşılmaktadır.Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazlara ilişkin imar öncesi durumu gösteren tüm kayıtların getirtilmesi ve imar uygulamasından önce davalı tarafın kayda dayalı bir hakkının bulunup bulunmadığının saptanması, bir hakkının olduğu belirlenir ise 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.