Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5032 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3862 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ: ŞİŞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 29/12/2009NUMARASI: 2007/468-2009/519Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları M. A.adına kayıtlı 1643 ada 7 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda davacılardan bir kısmı ile davalı arasında harici satış sözleşmeleri düzenlenmiş ve 11000.-TL kapora alınmış isede, anılan sözleşmelerin geçersiz olduklarını ve ihtarname tebliğine rağmen davalının taşınmazı teslim etmeyip, haksız kullanımı sürdüğünü ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ödeme yeri tayinine karar verilmesini istemişler, bilahare ıslah dilekçesiyle ayrıca ecrimisil talebinde bulunmuşlardır. Davalı, 10 davacı ile aralarında harici satış sözleşmeleri düzenlediklerini ve satış bedelinin önemli bir kısmını ödediğini, ancak davacıların anılan sözleşme gereklerini yerine getirmediklerini, bu sözleşmelerde cezai şart öngörüldüğü gibi kullanımı nedeniyle kira alınamayacağının da belirtildiğini beyan ederek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının çekişmeli taşınmazı haksız olarak işgal ettiğini, geçersiz sözleşmenin taraflar arasında hiçbir hüküm doğuramayacağı ve alınan bilirkişi raporunun da hüküm kurmaya yeterli olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve ecrimisil taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.“Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, elatmanın önlenmesine ve ıslah gereğince belirlenen ecrimisile hükmedilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın davacıların miras bırakanı M. A.A.adına kayıtlı olduğu ve davacıların da irsen maliki bulundukları, davalının taşınmazı tasarruf ettiği anlaşılmaktadır. Davalı iddiaya karşı savunmasında; taşınmazı bir kısım hissedarlarından haricen satın almak suretiyle kullandığını bildirmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; 2644 Sayılı Tapu Kanununun 26.md., Türk Medeni Kanunun 706.md. ve Borçlar Kanununun 213.md. ile Noterlik Kanununun 60.md. hükümleri uyarınca, tapulu olan taşınmazların haricen yapılan satışlarına hukuken değer verilemez. Ancak, her ne kadar haricen satın almaya mülkiyet bakımından değer verilemez ise de, davalının taşınmazı tüm hissedarlarından haricen satın almış olması halinde, Türk Medeni Kanunun 994. maddesinden kaynaklanan harici satış bedeli kendisine ödeninceye kadar taşınmazı kullanım yönünden kişisel hak sahibi olacağı, bu hakkında satış bedeli kendisine ödeninceye kadar taşınmazı kullanma bakımından hapis hakkı niteliğinde bulunduğu tartışmasızdır. Oysa çekişme konusu taşınmaz davacıların miras bırakanı adına kayıtlı olup, ölümü ile mirasçılarına intikal etmiştir ve mirasçılar TMK.nun 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetine tabidir.Somut olayda, davalı taşınmazı mirasçıların bir kısmından haricen satın aldığını belirtmiş olup, tümünden satın alınma olgusu bulunmamaktadır. Öyle ise, davalının TMK.nun 994.. maddesinde öngörülen hapis hakkından yararlanabilmesine de olanak yoktur. Buna göre, davalının kime harici bir satış bedeli ödemiş ise ona karşı müstakil bir dava açarak alacağına kavuşması olanak dahilindedir. Bu sebeple gerek bedel konusunda mahkemece bir karar verilmemiş olması, gerek hapis hakkı tanınmaması ve gerekse elatmanın önlenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, davada sadece elatmanın önlenmesi isteğinde bulunulmuş olup, ayrıca bir ecrimisil isteği yoktur. Bilahare yargılama sırasında ıslah yoluyla ecrimisil istenilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, HUMK.nun 83 ve müteakip maddelerinde öngörülen ıslah ile 4.2.1948 tarih 10/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere davanın konusunda, sebebinde ve delillerde ıslah yoluyla tebdil imkanı var ise de, dava konusu edilmeyen bir değerin ıslah yoluyla davaya dahil edilmesi olanaksızdır. Diğer taraftan HUMK.nun 87. maddesinin son fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilerek müddeabihin arttırılması imkanı getirilmiş ise de, değinildiği üzere dava konusu edilmeyen bir hususun ıslah yoluyla davaya ithal edilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu sebeple ecrimisil isteği bakımından usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından, bu istek bakımından davanın dinlenmesine olanak bulunmadığı göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere bu isteğin de hüküm altına alınması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.