Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5012 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3974 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: KAZAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 24/11/2009NUMARASI: 2009/156-2009/303Taraflar arasında görülen davada;Davacı, zilyetliğinde olan 2165 parsel sayılı taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında S.M.adına tespit ve tescil edildiğini, daha sonra Tapu SicilMüdürlüğünce yapılan tashih işleminde M.. A.k adına tescil edilip, mirasçılarına intikalden sonra davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, taşınmazın asıl malikinin murasbıraknları Seyit M. ait olduğunu ileri sürerek kaydın iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Davacı N.29.5.2009 havale tarihli dilekçesinde dava konusu 2165 parselin 6.1.1953 tarihinde tapulama sureti ile miras bırakanı S. M. adına tescil edilmesine rağmen 13.11.1998 tarihli tashih işlemi ile M.oğlu M. A. adına tescilinin yapılıp mirasçılarına intikalden sonra davalıya satıldığını anılan işlemin yolsuz nitelikte bulunduğunu ileri sürerek tapunun iptali ve s.m. mirasçıları adına tescilini istemiştir.Mahkemece, davalının satın alma tarihinden dava tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekirki, dosyaya ibraz edilen nüfus kaydı ve mirasçılık belgelerinden tespit maliki s.m.'in davacı dışında başkaca mirasçıları da bulunmaktadır.Oysa, onlar davada yer almadığına göre davada taraf teşkilinin sağlandığı söylenemez. Öte yandan, kadastro tespitinin davacının miras bırakanı adına yapıldığı ancak kadastro tespitinden sonra gerçekleştirilen sicil kaydının tashihi,intikal ve satış işlemleri kadastro tespitinden sonraki döneme ait olup 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde sözü edilen hak düşürücü sürenin somut olayla bir ilgisi bulunmadığı gibi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 712. maddesinde de öngörülen hükmün tas~h, intikal ve satış işlemlerini kapsamadığı düşünüldüğünde layda uygulama yeri bulunmayacağı kuşkusuzdur. Hal böyl olunca, öncelikle Türk Medeni Kanunun 640. maddesi gözetilmek sureti ile tespit maliki S it M.in tüm mirasçılarının davaya katılmalarının sağlanması ya da olurlarının alı ası, bu mümkün olmadığı taktirde terekeye atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın s 'rdürülmesi ondan sonra taraf delillerinin toplanarak işin esası hakkında bir hüküm kurul sı gerekirken olayla ilgisi bulunmayan gerekçe ile red kararı verilmesi doğru değildir. Davacının bu yöne temyiz itirazları yerindedir kabulü ile hükmün HUMK 408. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 29.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.