ESAS NO : 2013/18216 KARAR NO : 2014/5008MAHKEMESİ : MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2011/373-2013/237 Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 20.4.2012 tarihinde, ''Mahallinde 15/06/2012 tarihinde saat 14:00 de keşif icrasına, refakate resen seçilecek bilirkişilerin alınmasına bilirkişiler için 450,00 TL ücret takdirine bilirkişi ücreti ve mahkemeye yasal yolluğunun davacı tarafça karşılanmasına, taraf tanıklarının keşif mahallinde davacı ve davalı tarafça hazır edilmeleri konusunda ihtarda bulunulmasına,'' yönünde ara karar verildiği ancak keşfin yapılamadığı, 29.6.2012 tarihinde, ''Mahallinde 17/09/2012 tarihinde saat 14:00 de keşif icrasına, refakata resen seçilecek bilirkişilerin alınmasına bilirkişiler için 450 TL ücret takdirine bilirkişi ücreti ve mahkeme yasal yolluğunun davacı tarafça karşılanmasına'' şeklinde ara karar verildiği, 31.10.2012 tarihinde ''Mahallinde, 25/01/2013 günü saat 14:00 te keşif icrasına'', 13.2.2013 tarihinde ise ''Mahallinde 01/04/2013 tarihinde saat 14:00 de keşif icrasına'' şeklinde ara kararlar verildiği ancak yine keşfin yapılamadığı, 8.5.2013 tarihinde mahkemece, 6100 s. HMK'nun 94. maddesi uyarınca tanık ve keşif masraflarının karşılanması için tayin edilen sürelerde davacı tarafından ara kararlarının yerine getirilmediği, uzun süreden beri keşif yapılmasını bekleyen dosya hakkında ret kararı verilmesinin hak kaybına neden olmayacağı ve yargılamanın hızlanması amacına hizmet edeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. HMK'nun 288. maddesi uyarınca, ''Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur. Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınır.'' Bilindiği ve mahkeme gerekçesinde de değinildiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK. nun 90. (1086 sayılı HUMK.nun 159.) maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, 6100 sayılı HMK. nun 94. (1086 sayılı HUMK.nun 163.) maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir.Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacagı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. Her ne kadar HMK'nun 94. maddesine göre mahkemece kesin olduğu belirtilmeden tayin edilen ikinci sürenin kesin olduğu düzenlenmiş ise de, somut olayda keşif yapılması yönünde kurulan ara kararların yukarıda açıklanan ilke ve usule uygun olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Bu nedenle mahkemece, kaç bilirkişi ile keşife gidileceği, bilirkişilerin hazır edilmeleri için gereken davetiye giderleri, bilirkişiler için takdir edilen ücret, yatırılması gereken mahkeme yolluğu, tanıkların keşif mahallinde dinlenilmeleri için gereken tebligat giderleri vs. kalem kalem gösterilmek suretiyle keşif ara kararı kurulması zaruri olup, kesin süre içeren ara kararının gereğinin yerine getirilmemesinin doğuracağı sonuçların taraflara hatırlatılması ve bu konuda uyarı yapılması da gereklidir. Bununla birlikte davacı tarafça 7.5.2013 tarihinde keşif masrafı olarak bir miktar avansın yatırıldığı görülmektedir. Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve usule uygun şekilde, hesap edilecek bilirkişi ve keşif giderleri tek tek belirlenmek suretiyle ara karar oluşturulması, eksik kalan masraf olduğu takdirde davacı tarafa bu konuda HMK'nun 94. maddesine göre süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacılar vekilinin, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.